bir mıknatıs başka bir mıknatıs dışında hiçbir maddeye

Birmıknatıs varsa onun kuzey ve güney uçları da vardır ve bu mıknatıs ortasından ikiye bölündüğü zaman, ayrı ayrı birer güney uç ve kuzey uç değil, yepyeni ve farklı iki mıknatıs meydana gelir. İşte Evrende var olan Dualiteler de ancak bu şekilde bir mıknatısın iki kutbu gibi algılanmalıdır. Bunun dışında bir 1 En kolay yol, önceden işaretlenmiş başka bir mıknatısı kullanmaktır. İşaretli mıknatısın Kuzey kutbu işaretsiz mıknatısın Güney kutbuna çekilecektir. 2) Çift sayıda mıknatıs alır ve yığının ortasında bir ipi kıstırırsanız ve mıknatısları ip üzerinde serbestçe dönebilmeleri için sallarsanız Minik mıknatısın magnetik çekim alanı azalmış olur. Mıknatıs ne kadar bölüme ayrılsa da, gene her parçasının şimal (N) ve (S) kutbu. vardır. Bu özellik kaybolmaz. Bir mıknatıs yüksek sıcaklığa kadar ısıtılırsa, mıknatıslığı zayıflayarak kaybolur. 16. Cevap : Bir mıknatıs başka bir mıknatıs dışında başka bir maddeye itme kuvveti uygular mı? Mıknatıs, manyetik alan üreten nesne veya malzemedir. Demir, nikel, kobalt gibi bazı metalleri çeker, bakır ve alüminyum gibi bazı metallere ve metal olmayan malzemelere etki etmez. Demir, kobalt, nikel ve ayrıca bu ferromanyetik Bir mıknatısı ikiye böldüğümüzde oluşan iki yeni mıknatısın da yine kuzey ve güney olmak üzere iki kutbu bulunur. Yani hiçbir zaman tek kutuplu bir mıknatıs elde edemeyiz. Mıknatısların aynı kutupları (kuzey-kuzey ve güney-güney) birbirini iterler; zıt kutupları (kuzey-güney ve güney-kuzey) ise birbirini çekerler. Créer Un Site Internet De Rencontre. Blog Miknatis tarafindan cekilme ozelligine sahip bir madde nedir? İçindekiler1 Mıknatıs tarafından çekilme özelliğine sahip bir madde nedir?2 Mıknatıslar doğal ve yapay olabilirler mi?3 Mıknatıs pusulayı nasıl etkiler?4 Mıknatıs kutupları ne demek?5 Doğal ve yapay mıknatıs nedir?6 Yapay mıknatısların yapımında ne kullanılır? Mıknatıs tarafından çekilme özelliğine sahip bir madde nedir? Demir, nikel, kobalt gibi bazı metalleri çeker, bakır ve alüminyum gibi bazı metallere ve metal olmayan malzemelere etki etmez. Mıknatıslar doğal ve yapay olabilirler mi? Mıknatıs Kobalt, nikel ya da demir gibi maddeleri ve bu maddelerden yapılmış cisimleri çekme veya itme özelliğine sahip olan maddelere mıknatıs denir. Bu konuda iki farklı mıknatıs çeşidi bulunmaktadır. Bunlardan biri doğal mıknatıslar diğeri ise yapay mıknatıslardır. Mıknatısın uç kısmına ne ad verilir? Mıknatısın çekme özelliğinin fazla olduğu uç kısımlarına mıknatıs kutupları denir. Tam ortasından asılmış bir çubuk mıknatıs kuzey-güney doğrultusunu alarak dengelenir. Mıknatısın kuzeye yönelen ucuna kuzey north anlamında N kutbu, diğer uca da güney south anlamında S kutbu denir. Mıknatıs pusulayı nasıl etkiler? Pusula iğnesi de Dünya’nın manyetik alanı içerisinde Kuzey yönünü gösteren araçlardan bir tanesidir. Pusulaya mıknatıs yaklaştırıldığında pusula iğnesinin Dünya manyetik alanına göre gösterdiği yöne etki edilmekte ve mıknatıs manyetik alanı doğrultusunda pusula iğnesi yön değiştirmektedir. Mıknatıs kutupları ne demek? Mıknatısların kuzey ve güney olmak üzere iki kutbu bulunmaktadır. Bu kutuplar, zıt olarak birbirlerini çekmekte iken, aynı olan kutuplar birbirlerini itmektedirler. Manyetik kutuplar bu şekilde oluşmaktadır. Mıknatıs tarafından çekilen ve çekilmeyen maddeler nelerdir? Mıknatıs tarafından çekilmeyen maddeler Cam. Kum. Tahta. Talaş Sünger. Plastik. Bakır. Aliminyum. Doğal ve yapay mıknatıs nedir? Doğada oluşan ve taş olarak bulunan mıknatıslara doğal mıknatıs denir. Doğal mıknatıslar kaya gibidir. Kullandığımız mıknatısların tamamı yapay yani insanlar tarafından üretilen mıknatıslardır. Nikel, kobalt, demir oda sıcaklığında ferromanyetik özellik gösterirler. Yapay mıknatısların yapımında ne kullanılır? Alniko, Alüminyum, Nikel, Kobalt, Titanyum ve Demirden oluşan yaygın ve ticari olarak olgunlaşmış kalıcı yapay Mıknatıs alaşımdır. Mıknatısın aynı kutupları nedir? Mıknatısların kuzey ve güney olmak üzere iki kutbu vardır. Aynı kutuplar birbirini iterken zıt kutuplar birbirini çeker. Bu deneyimizde mıknatısın çektiği ve çekmediği cisimleri gözlemleyeceğiz. Mıknatısların kuzey ve güney olmak üzere iki kutbu vardır. Mıknatıs neleri çekmez? MIKNATIS DEMİRİ ÇEKER TAHTAYI ÇEKMEZMıknatıslarda yükler düzgün sıralandığı için bir ucu eksi – , diğer ucu artı + olmasına rağmen mıknatıs her maddeyi bir maddeye sürttüğünüzde o madde mıknatıslık özelliği kazanıyorsa bu maddeye mıknatısın çektiği madde, sürttüğünüzde mıknatıs özelliği kazanmıyorsa o maddeye mıknatısın çekmediği madde denir. Sürtünme ile elektriklenmeyi hatırlayın. Manyetizma ile ilgili ilk bilgiler, Manisa ilimizin bulunduğu yörede, 600 yıllarında bulunan siyah bir taşın bazı cisimleri çekmesi ile ilgilidir. Siyah taşı andıran ve cisimleri çeken bu maddeye magnesia adı verilmiştir. Bugün kullanılan manyetik ve mıknatıs sözcükleri buradan gelmektedir. Mıknatıs taşı ya da manyetit adı verilen doğal mıknatıs, bir tür demir oksit bileşiğidir. Yeryüzünün bazı yerlerinde bu tür doğal mıknatıslar iğne, çivi, ataş, anahtar gibi cisimler mıknatıs tarafından çekilir. Kurşun, alüminyum tel, lastik, cam gibi maddeler ise mıknatıs tarafından mıknatıs taşının çektiği demir, nikel ve kobalt gibi maddelere manyetik maddeler denir. Bu maddeler doğal mıknatısa sürtüldüğünde ya da yakınına konulduğunda mıknatıs özelliği kazanır. Bir süre bu özelliği korurlar. Bu çeşit maddelere yapay mıknatıs adı maddeler mıknatısla etkileşmez ve mıknatıs özelliği kazanamaz. Bu tür maddelere manyetik olmayan maddeler denir. Alüminyum, gümüş, altın, cam ve kağıt gibi maddeler manyetik olmayan maddelere örnek olarak kısaca çeken maddeler dışındaki hiçbir şeyi çekmez diyebiliriz öyle değil mi? Başa dön tuşu İşte, buluşları ve o dönemde ülkesine ve dünyaya sunduğu katkılar ile büyük bir isim olan Michael Faraday Michael Faraday biyografi doğum; 22 Eylül 1791 doğum yeri; Newington Butts, İngiltere ölüm; 25 Ağustos 1867 75 yaşında ölüm yeri; Hampton Court, Middlesex, İngiltere vatandaşlık; Birleşik Krallık kariyeri; 22 Eylül 1791, Newington - 25 Ağustos 1867, Londra, İngiliz kimya ve fizik bilgini. Michael Faraday hayatı Michael Faraday 22 Eylül 1791'de, şu anda London Borough of Southwark'ın bir parçası olan, ancak o zamanlar Surrey'in banliyösü olan Newington Butts'ta doğdu. Ailesinin durumu iyi değildi. Mıchael Faraday'in babası James Faraday, karısı ve iki çocuğunuda alarak 1790 kışında Londra'ya taşıdı. Michael o yılın sonbaharında doğdu. Ailesi Sandemancılar adı verilen bir tarikatın üyesiydi. Faraday ekonomik nedenlerle uzun süreli bir eğitim alamadı sadece en temel okul eğitimini alabildi. On dört yaşında bir ciltçiye çırak olarak girdi. Mart 1813'e kadar devam ettiği bu işte ciltlenmek üzere getirilen kitapları okuyarak bilgisini genişletmeye başladı. Bu sayede gençliğinde pek çok kitap okudu. Bilhassa fizik kitaplarını büyük bir heves ve arzuyla okuyordu. Yedi yıllık çıraklığı sırasında Faraday, Isaac Watts'ın The Improvement of the Mind Zihnin İyileştirilmesi de dahil olmak üzere birçok kitabı okudu ve burada yer alan ilke ve önerileri kendi kendine öğrendi. Ayrıca bilime, özellikle elektriğe ilgi duydu. Faraday, özellikle Jane Marcet'in "Conversations on Chemistry" kitabından esinlenmiştir. Faraday, Encyclopedia Britannica'nın üçüncü baskısındaki elektrik maddesinden özellikle etkilendi. Eski şişeler ve hurda parçalardan yaptığı basit bir elektrostatik üreteçten yararlanarak deneyler yapmaya başladı. Gene kendi yaptığı zayıf bir Volta pilini kullanarak elektrokimya deneyleri gerçekleştirdi. 20'li yaşları 1812'de, 20 yaşında ve çıraklığının sonunda, Faraday, Royal Institution and the Royal Society'den ünlü İngiliz kimyager Humphry Davy ve City Philosophical Society'nin kurucusu John Tatum'un konferanslarına katıldı. Bu derslerin biletlerinin çoğu, Kraliyet Filarmoni Derneği'nin kurucularından William Dance tarafından Faraday'a verildi. Faraday daha sonra Davy'ye bu dersler sırasında aldığı notlardan yola çıkarak 300 sayfalık bir kitap gönderdi. Davy'nin cevabı anında, nazik ve olumluydu. 1813'te Davy, nitrojen triklorür ile bir kazada görme yeteneğine zarar verdiğinde, Faraday'ı asistan olarak kullanmaya karar verdi. Tesadüfen Kraliyet Enstitüsünün asistanlarından biri olan John Payne görevden alındı ​​ve Sir Humphry Davy'den bir yedek bulması istendi; bu nedenle 1 Mart 1813'te Kraliyet Enstitüsüne Kimya Asistanı olarak Faraday'ı atadı. Çok geçmeden Davy, Faraday'a nitrojen triklorür numunelerinin hazırlanmasını emanet etti ve ikisi de bu çok hassas maddenin patlaması sonucu yaralandı. Michael Faraday Eşi ve evliliği Faraday, 12 Haziran 1821'de Sarah Barnard 1800-1879 ile evlendi. Aileleri aracılığıyla Sandemanyan kilisesinde tanıştılar. Hiç çocukları olmadı. Haziran 1832'de Oxford Üniversitesi, Faraday'a fahri Medeni Hukuk Doktoru derecesi verdi. Hayatı boyunca, bilime yaptığı hizmetlerden ötürü kendisine bir şövalyelik teklif edildi fakat Faraday dini gerekçelerle bunu geri çevirdi. Faraday, zenginlik biriktirmenin ve dünyevi bir ödül peşinde koşmanın İncil'e aykırı olduğuna inandığını söyledi. 1824'te Kraliyet Cemiyeti üyeliğine seçildi Faraday burada iki kez Başkan olma fırsatı doğmasına rağmen bunu reddetti. 1833'te Kraliyet Enstitüsü'nde ilk Kimya Profesörü oldu. 1832'de Faraday, Amerikan Sanat ve Bilim Akademisi'ne Yabancı Onursal Üye seçildi. 1838'de İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi'nin yabancı üyesi seçildi ve 1844'te Fransız Bilimler Akademisi'ne seçilen sekiz yabancı üyeden biri oldu. 1849'da, iki yıl sonra Hollanda Kraliyet Sanat ve Bilim Akademisi olan ve daha sonra yabancı üye olan Hollanda Kraliyet Enstitüsü'ne ortak üye olarak seçildi. Hükümet tarafından Kırım Savaşı'nda 1853-1856 kullanılmak üzere kimyasal silahların üretimi konusunda tavsiyede bulunması istendiğinde, İngiliz hükümetine çeşitli hizmet projeleri sunan Faraday, etik nedenlerle katılmayı reddetti. Bilimsel kariyerinin başlangıcı Londra'da bulunan Kraliyet Enstitüsü'nde kimyacı Sir Humphrey Davy tarafından verilen kimya konferanslarına katılma olanağı buldu. Konferanslarda tuttuğu notları ciltleyerek iş isteyen bir mektupla birlikte Davy'ye gönderdi ve 1813'te Davy'nin desteğiyle kimya asistanı oldu. Ekim 1813 ile Nisan 1815 tarihleri arasında Fransa, İtalya ve İsviçre gezisinde Davy'ye refakat etti. 1820'de Davy'nin yanından yardımcılık görevinden ayrıldı. 1825'te laboratuvar müdürlüğüne getirildi. 1833'te enstitüye ders verme mecburiyeti olmaksızın kimya profesörü olarak tayin edildi. Hayatının tümünü enstitünün çalışmalarına adadı. Kimya Çalışmaları dönemi Faraday ilk kimyasal çalışmasını Humphry Davy'nin asistanlığında yaptı. Faraday, özellikle klor çalışmasına dahil oldu; iki yeni klor ve karbon bileşiği keşfetti. Ayrıca, ilk olarak John Dalton tarafından işaret edilen bir fenomen olan gazların difüzyonu üzerine ilk kaba deneyleri yaptı. Faraday, birkaç gazı sıvılaştırmayı başardı, çelik alaşımlarını araştırdı ve optik amaçlı birkaç yeni cam türü üretti. Bu ağır camlardan birinin bir örneği daha sonra tarihsel olarak önemli hale geldi; cam bir manyetik alana yerleştirildiğinde Faraday, ışığın polarizasyon düzleminin dönüşünü belirledi. Bu numune aynı zamanda bir mıknatısın kutupları tarafından itildiği bulunan ilk maddeydi. Faraday, uygun bir ısı kaynağı olarak dünya çapındaki bilim laboratuvarlarında pratik kullanımda olan Bunsen brülörünün erken bir biçimini icat etti. Faraday, kimya alanında yoğun bir şekilde çalıştı, benzen hidrojenin bikarbüresi adını verdi gibi kimyasal maddeleri ve klor gibi sıvılaştırıcı gazları keşfetti. Gazların sıvılaştırılması, gazların çok düşük bir kaynama noktasına sahip sıvıların buharları olduğunun tespit edilmesine yardımcı oldu ve moleküler agregasyon kavramına daha sağlam bir temel verdi. 1820'de Faraday, karbon ve klorin, C2Cl6 ve C2Cl4'ten yapılan bileşiklerin ilk sentezini bildirdi ve sonuçlarını ertesi yıl yayımladı. Faraday ayrıca 1810'da Humphry Davy tarafından keşfedilen klor klatrat hidratın bileşimini de belirledi. Faraday ayrıca elektroliz yasalarını keşfetmekten ve anot, katot, elektrot ve iyon gibi terminolojiyi yaygınlaştırmaktan ve büyük ölçüde William Whewell tarafından önerilen terimleri yaygınlaştırmaktan sorumludur. Faraday, daha sonra metalik nanopartiküller olarak adlandırılan şeyi ilk rapor eden kişiydi. 1847'de altın kolloidlerin optik özelliklerinin karşılık gelen dökme metalinkilerden farklı olduğunu keşfetti. Bu muhtemelen kuantum boyutunun etkilerinin bildirilen ilk gözlemiydi ve nanobilimin doğuşu olarak düşünülebilir. Manyetik etki çalışmaları Faraday'ın Kraliyet Enstitüsü'ndeki laboratuvarı 1870 tarihli bir gravür 1820 yıllarında fen alimleri çalışmalarına daha ziyade elektriğe ait konularda ağırlık vermişlerdi. Bunlardan en önemlileri Volta'nın elektrik pili ve Hans Christian Ørsted'in elektrik akımından üretilen manyetik mıknatıslı güç kaynağı idi. Ørsted 1820'de bir telden geçen elektrik akımının tel çevresinde bir manyetik alan oluşturduğunu bulmuştu. Fransız fizikçi Andre Marie Ampere de tel çevresinde oluşan manyetik kuvvetin dairesel olduğunu, gerçekte de tel çevresinde bir manyetik silindir oluştuğunu göstermişti. Bu durumda soyutlanmış bir manyetik kutup elde edilebilir ve akım taşıyan bir telin yakınına konursa telin çevresinde sürekli olarak bir dönme hareketi yapması gerekecekti. Elektrik enerjisinden manyetizma üretildiğinden bu yana fen adamlarının en büyük düşüncesi, "Manyetizmadan elektrik enerjisi elde edilebilir mi?" sorusu olmuştu. Bu, fen ilimleri tarihinde en büyük mesele haline geldi. Faraday, zaman zaman bu mesele üzerinde çalıştı. Bu arada ilk ilmi keşfini de gerçekleştirmiş oldu. Bir mıknatıs etrafında, tersine karşılıklı dönebilen bir kablo sistemi geliştirdi ve böylece ilk defa elektrik enerjisi mekanik enerjiye dönüştürülmüş oldu. Bu keşif, elektrik motorlarının esası olarak kabul edildi. Michael Faraday icatları Diyamanyetizma Faraday, 1845'te manyetizmanın dielektrik malzemedeki ışığı etkilediğini göstermek için kullandığı bir tür cam çubuğu tutuyordu. 1845'te Faraday, birçok malzemenin manyetik alandan zayıf bir itme sergilediğini keşfetti diyamanyetizma adını verdiği bir fenomen. Faraday ayrıca, doğrusal olarak polarize edilmiş ışığın polarizasyon düzleminin, ışığın hareket ettiği yön ile hizalanmış harici bir manyetik alanın uygulanmasıyla döndürülebileceğini keşfetti. Bu artık Faraday etkisi olarak adlandırılıyor. Eylül 1845'te not defterine, "Sonunda manyetik bir eğri veya kuvvet çizgisini aydınlatmayı ve bir ışık ışını mıknatıslamayı başardım" diye yazdı. Faraday daha sonra 1862'de hayatında bir spektroskop kullanarak farklı bir ışık değişimini, spektral çizgilerin uygulanmış bir manyetik alanla değişimini araştırdı. Bununla birlikte, elindeki ekipman, spektral değişimin kesin olarak belirlenmesi için yetersizdi. Pieter Zeeman daha sonra aynı fenomeni incelemek için geliştirilmiş bir cihaz kullandı, sonuçlarını 1897'de yayınladı ve başarısından dolayı 1902 Nobel Fizik Ödülü'nü aldı. Zeeman hem 1897 tarihli makalesinde hem de Nobel kabul konuşmasında Faraday'ın çalışmalarına atıfta bulundu. Faraday kafesi etkisi Statik elektrik üzerine yaptığı çalışmada, Faraday'ın buz kovası deneyi, yükün yalnızca yüklü bir iletkenin dışında bulunduğunu ve dış yükün bir iletken içindeki herhangi bir şey üzerinde hiçbir etkisi olmadığını gösterdi. Bunun nedeni, dış yüklerin, kendilerinden çıkan iç alanların birbirini iptal edecek şekilde yeniden dağıtılmasıdır. Bu koruyucu etki, şimdi Faraday kafesi olarak bilinen yerde kullanılmaktadır. Ocak 1836'da Faraday, dört cam desteğin üzerine 12 fit kare ahşap bir çerçeve koymuş ve kağıt duvarlar ve tel örgü eklemişti. Daha sonra içeri girdi ve onu elektriklendirdi. Faraday, elektrikli kafesinden çıktığında, elektriğin o zamanlar sanıldığı gibi ölçülemez bir şey değil, bir kuvvet olduğunu göstermişti. Faraday kafesi Yeniden elektrik dönemi 1831'de yeniden kimyadan elektriğe döndü. Bundan sonraki deneylerinin en önemlisi galvanometreye bir kablo bobini bağlayarak küçük elektrik akımlarını ölçmeye yarayan bir alet yapmasıydı. Bu kablo, bir mıknatısa değdirildiğinde galvanometrenin iğnesi hareket ediyor, kabloyu ayırdığında iğne ters yöne hareket ediyordu. Böylece Faraday manyetizmadan elektrik enerjisi elde etmenin yolunu bulmuş oldu. Mekanik enerjiyi bir mıknatıs yardımıyla elektriğe dönüştürdü. Bu, elektrik jeneratörlerinin esası oldu. Faraday manyetik etkiyle ilgili deneyleri gerçekleştirip sonuçlarını bilim dünyasına sunarken elektriğin farklı biçimlerde ortaya çıkan türlerinin niteliği konusunda kuşkular belirmişti. Elektrikli yılan balığının ve öteki elektrikli balıkların saldığı, bir elektrostatik üretecin verdiği bir pilden ya da elektromanyetik üreteçten elde edilen elektrik akışkanları birbirinin aynı mıydı? Yoksa bunlar farklı yasalara uyan farklı akışkanlar mıydı? Faraday araştırmalarını derinleştirince iki önemli buluş gerçekleştirdi. Elektriksel kuvvet kimyasal molekülleri, o güne değin sanıldığı gibi uzaktan etkileyerek ayrıştırmıyordu, moleküllerin ayrışması iletken bir sıvı ortamdan akım geçmesiyle ortaya çıkıyordu. Bu akım bir pilin kutuplarından gelse de ya da örneğin havaya boşalıyor olsa da, böyleydi. İkinci olarak, ayrışan madde miktarı çözeltiden geçen elektrik miktarına doğrudan bağımlıydı. Bu bulgular Faraday 'ı yeni bir elektrokimya kuramı oluşturmaya yöneltti. Buna göre elektriksel kuvvet, molekülleri bir gerilme durumuna sokuyordu. 1839'da elektriğe ilişkin yeni ve genel bir kuram geliştirdi. Elektrik madde içinde gerilmeler olmasına yol açar. Bu gerilmeler hızla ortadan kalkabiliyorsa gerilmenin art arda ve periyodik bir biçimde hızla oluşması bir dalga hareketi gibi madde içinde ilerler. Böyle maddelere iletken adı verilir. Yalıtkanlar ise parçacıklarını yerlerinden koparmak için çok yüksek değerde gerilmeler gerektiren maddelerdir. Faraday, ayrıca mıknatıs kutupları arasında döndürdüğü bir bakır yuvarlak ile devamlı bir akım elde etmeyi de başardı. 1832 ve 1833'te elektrolizin iki temel kanununun formüllerini buldu. 1840 yılında ışık enerjisi ile elektromanyetik enerjinin birbirine çok benzer, hatta aynı olduğu kuramını geliştirdi. Kraliyet Kurumu ve kamuda verdiği hizmetler Faraday'ın Büyük Britanya Kraliyet Enstitüsü ile uzun bir ilişkisi vardı. 1821'de Kraliyet Kurumu'nun Müfettiş Yardımcısı olarak atandı. 1824'te Kraliyet Cemiyeti üyeliğine seçildi. 1825'te Kraliyet Enstitüsü Laboratuvarı Müdürü oldu. Altı yıl sonra, 1833'te Faraday, İngiltere Kraliyet Enstitüsü'nde ders verme yükümlülüğü olmaksızın ömür boyu atandığı ilk Fullerian Kimya Profesörü oldu. Kraliyet Enstitüsü'ndeki kimya, elektrik ve manyetizma gibi alanlardaki bilimsel araştırmasının ötesinde, Faraday, özel girişimler ve İngiliz hükümeti için çok sayıda ve çoğu zaman zaman alıcı hizmet projeleri üstlendi. Bu çalışma, kömür madenlerinde meydana gelen patlamaların soruşturulmasını, mahkemede bilirkişi tanıklığını ve Chance Brothers iki mühendisle birlikte Chance'in deniz fenerleri için gerekli olan yüksek kaliteli optik camın hazırlanmasını içeriyordu. 1846'da Charles Lyell ile birlikte Durham, Haswell'deki kömür ocağında 95 madencinin ölümüne neden olan ciddi bir patlama hakkında uzun ve ayrıntılı bir rapor hazırladı. Raporları titiz bir adli soruşturmaydı ve kömür tozunun patlamanın ciddiyetine katkıda bulunduğunu belirtti. İlk patlamalar toza bağlıydı, Faraday havalandırmanın bunu nasıl önleyebileceği üzerine bir ders verdi. Rapor kömür sahiplerini kömür tozu patlaması tehlikesi konusunda uyarmalıydı, ancak risk, 1913 Senghenydd Colliery Felaketine kadar 60 yıldan fazla bir süredir göz ardı edildi. Denizcilikle ilgili güçlü çıkarları olan bir ülkede saygın bir bilim insanı olan Faraday, deniz fenerlerinin inşası ve işletilmesi ve gemilerin diplerinin korozyondan korunması gibi projelere çok zaman harcadı. Atölyesi halen, deniz fenerleri için elektrik aydınlatmasında ilk deneyleri gerçekleştirdiği Londra'daki tek deniz fenerinin yanındaki Zincir ve Şamandıra Mağazasının üzerindeki Trinity Buoy İskelesi'nde duruyor. Faraday, şimdi çevre bilimi veya mühendislik olarak adlandırılan alanda da etkindi. Swansea'daki endüstriyel kirliliği araştırdı ve Kraliyet Darphanesi'nde hava kirliliği konusunda danışmanlık aldı. Temmuz 1855'te Faraday, The Times'a Thames Nehri'nin kötü durumu hakkında bir mektup yazdı ve bu da Punch'ta sık sık yeniden basılan bir karikatürle sonuçlandı. Faraday, Londra'daki 1851 Büyük Sergisi için sergilerin planlanmasına ve değerlendirilmesine yardımcı oldu. Ayrıca Ulusal Galeri'ye sanat koleksiyonunun temizlenmesi ve korunması konusunda tavsiyelerde bulundu ve 1857'de Ulusal Galeri Site Komisyonu'nda görev yaptı. Eğitim, Faraday'ın hizmet alanlarından bir diğeriydi; Konuyla ilgili olarak 1854'te Kraliyet Enstitüsünde ders verdi ve 1862'de Büyük Britanya'daki eğitimle ilgili görüşlerini vermek için Devlet Okulları Komisyonu'na çıktı. Faraday ayrıca halkın masa çevirme, büyücülük ve seanslara duyduğu hayranlığı olumsuz yönde etkiledi ve böylelikle hem halkı hem de ulusun eğitim sistemini düzeltti. Ödülleri Kraliyet Madalyası 1835 ve 1846Copley Madalyası 1832 ve 1838Rumford Madalyası 1846Albert Madalyası 1866 Hayatının son yılları Sekiz yıl boyunca aralıksız süren deneysel ve kuramsal çalışmaların sonunda 1839'da sağlığı bozulan Faraday bunu izleyen altı yıl boyunca üretici bir etkinlik gösteremedi. Araştırmalarına ancak 1845'te yeniden başlayabildi. 1855'ten sonra Faraday'ın zihinsel gücü azalmaya başladı. Ara sıra deneysel çalışmalar yaptığı oluyordu. Kraliçe Victoria bilime büyük katkılarını göz önüne alarak Faraday'a Hampton Court'ta bir ev bağışladı. Michael Faraday evi 25 Ağustos 1867'de ölmüştür. Mıknatıs ve özellikleri Nelerdir?MIKNATIS ve ÖZELLİKLERİMagnetik adı verilen demir oksit Fe3O4 bileşiği tabii bir mıknatıs olarak nikel, kobalt gibi maddeleri çekme özelliği gösteren cisimlere mıknatıs çeşit mıknatıs Doğal mıknatıs Doğada oluşan ve taş olarak bulunan Yapay mıknatıs Demir, nikel ya da kobalttan yapılır. Çubuk, pusula iğnesi, U şekline ve at nalı şekline benzeyen çeşitleri mıknatıslara daimi ya da geçici mıknatıslık Elektromıknatıslar Magnetik özellik gösteren maddeye örneğin demir üzerine tel sarılıp telden akım geçirildiğinde oluşan KutuplarıMıknatısların uçları çekme ve itme özelliği gösterirler. Mıknatıslık etkisinin en şiddetli olduğu bu uçlara kutup adı verilir. Bir mıknatısın şekli nasıl olursa olsun iki kutbu bulunur. Bir mıknatıs ortadan iple asılırsa, kuzey-güney doğrultusuna yönelerek durur. Kuzeyi gösteren kutba N, güneyi gösteren kutba ise S kutbu yüklerinde olduğu gibi, mıknatıslarında aynı kutupları birbirini iter, zıt kutupları ise birbirini çeker. Bu itme ya da çekme kuvveti, mıknatısların kutup şiddetleri ile doğru, aralarındaki uzaklığın karesi ile ters orantılıdırMıknatıslar, demir, nikel, kobalt gibi maddeleri ve bunların alaşımlarını çeker. Bu nedenle bu maddelere magnetik maddeler denir. Cam, kağıt, tahta, plastik gibi maddeleri mıknatıs Alan Kuvvet ÇizgileriBir mıknatısın çekim etkisini gösterdiği alana magnetik alan cam levha üzerine demir tozları serpildikten sonra levhanın altına çubuk mıknatıs yerleştirilip levhaya yavaş yavaş vurulduğunda, demir tozları mıknatısın magnetik alan çizgilerine paralel hale gelirler. Demir tozlarının oluşturduğu çizgilere bakılarak normalde görülmeyen çizgilerin nasıl olduğu mıknatısın çevresindeki magnetik alan çizgileri Magnetik alan kuvvet çizgileri N kutbundan S kutbuna doğrudur. Çizgilerin uç noktalarında sık olması magnetik alanın uç kısımlarında şiddetli olduğunu alan çizgilerinin bulunduğu yerlere pusula iğneleri konulduğunda, pusula iğneleri yerdeki magnetik alan çizgilerine paralel olacak şekilde dengede kalırlar. Herhangi bir noktadaki magnetik alan vektörü ise, o noktada magnetik alan çizgilerine alan, çizgilerinin paralel olduğu yerlerdeki alana düzgün magnetik alan BölmekÇubuk şeklindeki bir mıknatıs ikiye bölündüğünde, oluşan her bir parça yine N–S kutuplu mıknatıs işlemi atomik boyuta kadar devam ettirildiğinde de yine mıknatıs özelliği devam eder. Yani tek kutuplu mıknatıs elde MıknatıslanmaYapay mıknatıslardan faydalanılarak magnetik özelliği olan demir, nikel ve kobalt geçici olarak mıknatıslanabilir. Üç yolla geçici mıknatıslanma elde Sürtünme ile MıknatıslanmaBir demir çubuğa,şekildeki gibi mıknatısın her defasında aynı kutbu aynı yönlü sürtürülürse, mıknatısın ilk sürtülen uç kısmı mıknatısla aynı kutuplu olacak şekilde demir çubuk geçici olarak Dokunma ile MıknatıslanmaMıknatısa dokundurulan demir parçalarını mıknatıs tutar. Çünkü demir parçası mıknatısın dokunduğu kutupla zıt kutupla kutuplanır ve onu çeker. Demir parçaları uç uca eklenirse, her bir uç bir öncekine göre zıt Etki ile MıknatıslanmaMıknatısın magnetik alanı içine konulan demir parçaları geçici olarak mıknatıslık özelliği kazanır. Şekilde demir parçasına mıknatısın S kutbu yaklaştırılırsa, demirin S ye yakın olan kısmı N, diğer tarafı ise S kutbu mıknatıs demir çubuğun orta kısmına şekildeki gibi yaklaştırılırsa, demir çubuğun uç kısımları N, orta kısımları ise S kutbu olacak şekilde etki ile Magnetik AlanıYerin magnetik ala nının olduğu deneylerle tespit edilmiştir. Dünya, sanki kuzey yarı kürede S, güney yarı kürede N kutbu bulunan bir çubuk mıknatıs varmış gibi davranır. Magnetik kuzey ve güney kutup ile coğrafi kuzey ve güney kutup tam çakışmıyor. Belli küçük bir açı kadar sapma merkezinden asılmış bir çubuk mıknatıs, bulunduğu yerden geçen dünyanın çevresindeki magnetik alan kuvvet çizgilerine teğet olmak zorundadır. Bu nedenle ağırlık merkezinden asılmış bir çubuk mıknatısın N kutbu magnetik kuzeyi, S kutbu ise magnetik güneyi yarı kürede, ağırlık merkezinden asılan bir çubuk mıknatıs veya pusula iğnesinin N kutbu, güney yarı kürede ise S kutbu aşağı eğilir. Ekvatorda yere paralel, kutuplarda ise yere dik konuma Kullanıldığı AlanlarMıknatıslar, pusula yapımında, kapı zilinde, telefon, radyo, televizyon, voltmetre, ampermetre, elektrik motorları, bazı oyuncakların yapısı gibi bir çok yerlerde demir parçalarını diğer maddelerden ayırmak için yine mıknatıslar AKIMININ MAGNETİK ETKİLERİAkım geçen telin oluşturduğu magnetik alanŞekilde pusula iğnesinin üzerinden tel geçecek şekilde devre kurulup anahtar kapatılıp telden yeterince akım geçtiğinde pusula iğnesi aniden saparak tele dik konuma gelir. Pusulanın sapması yerin magnetik alanından başka bir magnetik alanın meydana geldiğini gösterir. Bu alan elektrik akımlarının çevresinde meydana gelen magnetik alandır. Bu alanların kaynağı elektrik yüklerinin hareketidir. Telden uzaklaştıkça magnetik alanın şiddeti azalır. Tele yaklaştıkça magnetik alanın şiddeti artar. Telden geçen akımın artması da magnetik alanın şiddetini artırır. Akımın azalması ise magnetik alanın şiddetini geçen telin çevresinde iç içe daireler şeklinde magnetik alan çizgileri oluşur. Herhangi bir noktadaki magnetik alan vektörünün yönü, bu alan çizgilerine yönü değiştiğinde magnetik alan çizgileri ve herhangi bir noktadaki magnetik alan vektörünün yönü AKIMIBir mıknatıs şekildeki gibi akım makarasının içine doğru hızla yaklaştırıldığında ya da makaradan uzaklaştırıldığında ampermetreden akım geçer. Üreteç olmadan elde edilen bu akıma indüksiyon akımı denir. İndüksiyon akımının meydana gelmesinin nedeni kapalı bir devre halinde bulunan iletkenden geçen, magnetik alan kuvvet çizgilerinin sayısının çizgileri hızlı değişirse indüksiyon akımı büyük, yavaş değişirse küçük olur. Yukarıdaki şekilde de mıknatıs, akım makarasına hızlı yaklaşırsa indüksiyon akımı büyük, yavaş yaklaşırsa akımın şiddeti küçük olur. Mıknatıs yaklaşırken ve uzaklaşırken oluşan akımın yönleri birbirlerine göre zıttır. Makaranın sarım sayısının artması indüksiyon akımının şiddetini gibi bir demire tel sarılıp, telden bir akım geçirildiğinde demirin K ve L uçları arasında bir magnetik alan meydana gelir. Yani bir mıknatıs elde edilmiş olur. Buna elektromıknatıs şiddeti ve sarım sayısı ne kadar fazla ise mıknatısın magnetik kuvvet çizgileride o kadar şiddetli, yani mıknatıs güçlü AkımÇok sarımlı çerçeve şeklindeki bir iletken, mıknatısın uçları arasındaki düzgün magnetik alan içinde döndürülürse, çerçevenin oluşturduğu alandan geçen magnetik kuvvet çizgileri sürekli değiştiğinden çerçevenin tellerinde yönü ve şiddeti devamlı değişen bir elektrik akımı elde edilir. İndüksiyon yoluyla elde edilen bu akıma alternatif akım gerilimleri aynı frekansta yükselten yada alçaltan ve bu işlemi az bir kayıpla gerçekleştiren demirden yapılmış levhalar bir araya getirilip, bunların üstlerine farklı sarımlı iki bobin sarılır. Primer sargı elektrik gücünü veren girişe, sekonder sargı da elektrik gücünün alındığı çıkışa bağlanır. Primer devreye uygulanan alternatif gerilim V sekonder devreden indüksiyon yoluyla yükselmiş ya da azalmış olarak sarım sayısı, primerin sarım sayısından fazla ise transformatör yükselten, az ise alçaltan bir transformatördür. Transformatörler doğru akımda çalışmaz yalnızca alternatif akımla % 100 ise, sekonderden alınan güç, primerden verilen güce eşittirAyrıca gerilimler, sarım sayısıyla orantılı olduğundan, bu eşitlik,Transformatörler gerilimi düşürmek amacıyla kapı zillerinde, teyp ve radyoların elektrik girişinde de akımın ampermetre ve voltmetre ile ölçülen değerlerine etkin değerler denirELEKTROLİZŞekilde verilen kapta safsu var iken, anahtar kapatıldığında lamba yanmaz. Saf suyun içine H2SO4, NaCI, NaOH … gibi suda iyonlarına ayrışan maddelerden herhangi biri katıldığında lamba ışık vermeye şekilde akım geçişi sırasında olup biten kimyasal olayların tümüne elektroliz denir. Elektroliz olayında; elektrolit, elektrot, elektroliz kabı ve doğru akım kaynağı Sudaki eriyikleri iletken olan maddelere Elektrolit içine batırılan metallere Kabı Elektroliz olayının gerçekleştiği kaba Bir elektroliz kabında üretecin pozitif kutbuna bağlı elektroda Elektroliz kabında üretecin negatif kutbuna bağlı elektroda gibi elektroliz kabı içindeki elektrotlar bir bataryanın uçlarına iletken tellerle bağlanırsa, çözeltideki + iyonlar pilin – kutbuna bağlı elektrota doğru, – yüklü iyonlar ise pilin + kutbuna bağlı elektroda doğru hareket ederler. Böylece anot pozitif, katot ise negatif yüklenmiş olur. Elektrotlar arasında oluşan elektrik alanının etkisiyle elektrolitteki iyonlar harekete geçerler. Katoda varan pozitif iyonlar buradan kendilerini nötrleyecek kadar elektron ulaşan negatif iyonlar ise, elektronlarını anota vererek nötr hale geçerler. Belli bir zaman sonunda katottan alınan elektron sayısıyla, anoda verilenlerin sayısının aynı olduğu görülür. Elektroliz olayında akım, elektrolit içinde iyon hareketiyle, elektrolit dışında ise iletkendeki serbest elektronların hareketiyle gerçekleşirSuyun ElektroliziElektroliz olayından faydalanılarak su kendini meydana getiren hidrojen ve oksijen gazlarına iyi bir iletken değildir. İçinde akımı iletecek iyon sayısı azdır. Suyun içine bir miktar çamaşır sodası veya sülfirik asit H2SO4 damlatılırsa iyi bir iletken haline birer uçları tüplerin içine, diğer uçları ise bir üretece bağlanıp devreden akım geçtiğinde, tüplerdeki suyun içinden gaz kabarcıkları çıkarak tüplerin üst kısmında gaz toplandığı, tüplerin içindeki suyun seviyesinin düştüğü +, oksijen – işaretli olduğundan, üretecin + kutbuna bağlı elektrodun bulunduğu tüpte oksijen, – kutbuna bağlı elektrodun olduğu tüpte ise hidrojen gazı ne kadar uzun süreli akım geçerse tüplerde toplanan gaz miktarları da o kadar fazla olur. Deney sırasında herhangi bir sürede toplanan hidrojen gazının hacmi, oksijen gazının hacminin iki katı H2O da iki hidrojene karşılık bir oksijen vardır. Yapılan deneyler, devreden 1 coulomb luk yükün geçmesi halinde yaklaşık olarak 0,12 cm3 lük hidrojen ve 0,06 cm3 lük oksijen gazının açığa çıktığını göstermiştir. Bundan dolayı tüplerde toplanan gaz miktarları, devreden geçen akım şiddetinin bir ölçüsü olarak KabıÖlçme hatalarının daha az olması için, daha çok toplanan hidrojen gazı, yük miktarının ölçüsü olarak alınabilir. Bundan dolayı elektroliz kabındaki oksijen gazının toplandığı tüp, devreden çıkarılır. Böylece yalnız hidrojen gazı biriktirmeye yarayan bu düzeneğe hidrojen kabı bağlı hidrojen kabıBirinin katodu,diğerinin anoduna gelecek şekilde bağlanan elektroliz kaplarına seri bağlı kaplar, böyle devreyede seri devre denir. Seri bağlı kaplardan geçen akım şiddeti yük miktarı eşit olduğundan her iki tüpte toplanan hidrojen gazı miktarı eşit ve seri bağlı hidrojen kabıÖzdeş elektroliz kaplarının ikisi birbirine paralel, diğeri bunlara seri olarak şekildeki gibi bağlanırsa, böyle kaplara karışık bağlı kaplar bu devreyede karışık bağlı devreler denir. Kaplar özdeş olduğundan L ve M kaplarından belli sürede aynı miktar akım geçerken, K den geçen akım iki kat daha fazla L ve M kaplarındaki tüplerde toplanan hidrojen gazının hacimleri eşit olurken, K kabındaki tüpte toplanan hidrojen gazı miktarı iki kat daha fazla BİLGİSİLastik bir şerit iki ucundan sabitlenip titreştirilirse, metal levhanın bir ucu mengene ile sıkıştırılıp diğer ucu çekilip bırakılırsa, ses çıkarırlar. Gerilmiş saz telleri, tokmakla vurulan davul zarı, titreşmeleri sonucu yine ses çıkarır. Bu olaylar sesin ancak ortamların titreşmesi sonucu oluştuğunu diyapazonun kollarından birine tokmağı ile vurulduğunda ses duyulur. Diyapazon kolunun ileri hareketi çevresindeki havayı iter, sıkıştırır, geri hareketi ise havayı seyrekleştirir. Bu hareket diyapazondan çevresine doğru dalgalar yayılmasına sebep olur. Ses dalgaları kaynaktan her tarafa doğru ses oluşturan cisimlere ses kaynağı denir. İnsan kulağı belli sınırlar içindeki titreşimleri yayılan ses dalgalarının bir enerjileri vardır. Bu enerji sesin yayıldığı ortam tarafından iletilir. Sesi ileten bir ortam olmadan ses yayılmaz. Boşlukta sesin yayılmamasının nedeni iletici ortamın fanusun içine zil ve lambanın bağlı olduğu bir devre kuruluyor ve fanusun içindeki hava boşaltılıyor. Anahtar kapatıldığında zilin sesi duyulmazken fakat lambanın yandığı görülür. Bu deney, sesin boşlukta yayılmadığını, fakat ışığın boşlukta yayıldığını Sesi oluşturan kaynağın bir saniyedeki titreşim sayısına sesin frekansı denir. Kaynaktan üretilen ses ortam değiştirse de frekans Ses dalgalarının bir yüzeye çarpıp geri dönmesine yankı Fizyolojik ÖzellikleriBütün işittiğimiz sesler kulağımızda aynı etkiyi bırakmaz. Bazıları çok şiddetli veya hafif, bazıları ince veya kalın duyulur. Bazı sesler kulağımıza hoş geldiği halde bazıları sinir bozucu birbirinden ayıran üç önemli özelliği Şiddet Mengeneye sıkıştırılmış bir metal levha, denge konumundan fazla ayrılıp bırakılırsa ses daha şiddetli duyulur. Denge konumundan ayrılma miktarına genlik büyürse ses şiddetli, küçülürse ses hafif duyulur. Yani şiddetin nedeni titreşim genliğidir. Ses kaynağına yakın yerlerde şiddet daha fazla olurken, kaynaktan uzaklaştıkça şiddet Yükseklik frekans Sesin ince yada kalın duyulması frekansından dolayıdır. Frekansı büyük olan ses ince, frekansı küçük olan ses ise kalın Tını Bazı çalgılarda genlik ve frekans aynı olduğu halde, yine sesler birbirinden lâ sesi veren bir keman bu sesin frekansının tam katları olan başka lâ sesleri de çıkarabilir. Böylece bileşik sesler ortaya sebeple bir mandolinin sesi, başka bir müzik aletinin sesinden ayırt edilebilir. Müzik aletlerinin çıkardığı bileşik sesler birbirlerinden farklıdır. Bu farklılığı belirten özelliğe sesin tını adı eğitim öğretim ile ilgili belgeler > konu anlatımlı dersler > Türkçe dersi ile ilgili konu anlatımlar > kelimede anlam, sözcükte anlam ile ilgili konu anlatımlar EŞ ANLAM NEDİR EŞ ANLAMLI SÖZCÜKLER EŞ ANLAM ÖRNEKLERİ EŞ ANLAMLI KELİMELER NELERDİR ANLAMDAŞ KELİMELER ANLAMDAŞ SÖZCÜKLER NEDİR ÖRNEKLERİ ÖZELLİKLERİ 2 TÜRKÇE DERSİ KONU ANLATIM Yazılışları FARKLI, anlamları AYNI olan kelimelere eş anlamlı kelime denir. Eş anlamlı kelime anlamdaş kelimenin diğer eş anlamlısıdır. Aynı varlığı, nesneyi ya da kavramı gösteren sözcüklerdir. Eş anlamlı sözcükler birbirlerinin yerine kullanılabilir. Eş anlamlılık çoğunlukla Türkçe sözcüklerle dilimize yabancı dillerden girmiş sözcükler arasındadır. Aslında hiçbir dilde birbirinin tıpatıp aynısı olan eş anlamlı sözcük yoktur. Bu tür sözcüklerin ilk bakışta anlamlarının aynı olduğu sanılır. Fakat çok ince bir anlam ayrılığı vardır. Bugün dilimizdeki "çevirmek, döndürmek", "yollamak, göndermek", "bıkmak, usanmak" sözcükleri görünüşte eş anlamlı sayılabilir. Fakat aslında bu kelimeler ayrı köklerden bilgi türemiş ve anlamca birbirine çok yaklaşmış olan sözcüklerdir. Örnekler İri - büyük - kocaman Bitmek - tükenmek Cihan - dünya - alem Üzüntü - gam - keder Diyar - ülke ırmak - nehir kalp - yürek - gönül siyah – kara cevap – yanıt kalp – yürek – gönül kelime – sözcük ileti – mesaj özgün – orijinal dil – lisan bellek – hafıza uygarlık – medeniyet al – kırmızı misafir – konuk fiil – eylem model – örnek ölçüt – kıstas – kriter belgegeçer – faks ilginç – enteresan varsıl – zengin yoksul – fakir kıymet-değer, cevap-yanıt, sene-yıl, medeniyet-uygarlık, imkan-olanak, acele-ivedi, zelzele-deprem, yoksul-fakir, misafir-konuk, sınav-imtihan, yöntem-metot, mesele-sorun, fiil-eylem, kelime-sözcük, vasıta-araç Kara – Siyah / Mektep – Okul / Talebe – Öğrenci Pay – Hisse / Doktor – Hekim / Barış – Sulh Okul – Mektep / Savaş – Harp / Star – Yıldız Anne – Valide / Amaç – Gaye / Ak – Beyaz Kırmızı – Al / Duygu – His / Aş – Yemek Hız – Sürat / Hasret – Özlem / Ad – İsim Ün – Şöhret / Sözcük – Kelime / Eksiksiz – Tam deprem-yer sarsıntısı-zelzele, kimi zaman-ara sıra-zaman zaman-arada bir-bazen İstek – Arzu / Yüzyıl – Asır / Yönetim – İdare Misafir – Konuk / Lisan – Dil / Müsaade – İzin Buluş – İcat / İlave – Ek / Sınav – İmtihan gibi örnekler çoğaltılabilir. UYARI Bazı durumlarda anlamdaş kelimeler birbirinin yerini tutamaz “kara bahtlı” kelime grubunda “kara” kelimesinin yerine “siyah” kelimesini kullanamazsınız. Çünkü iki kelimenin kökeni ne olursa olsun anlamdaş veya yakın anlamlı olabilmesi için aynı anlam özelliğini taşımaları gerekir. UYARI Sözcükler, her zaman kullanıldıkları cümle içerisinde ele alınmalıdır. Tek başına eş anlamlı gibi görünen sözcükler cümle içerisindeki kullanımlarında her zaman birbirlerinin yerini tutmayabilir. SİYAH – KARA Kara gözlü, uzun boylu bir delikanlıydı. SİYAH’la eş anlamlıdır. İhtiyar, kara talihinden şikâyet ediyordu. SİYAH’la eş anlamlı değildir. AK – BEYAZ Saçlarında beyazlar fazlalaşmıştı. ”AK”la eş anlamlıdır. Bakkaldan beyaz peynir al. ”AK”la eş anlamlı değildir. UYARI Bir sözcüğün eş anlamlısı kullanıldığı cümleye göre değişebilir. Bu elbise bana bol oldu. geniş Bu sene bol para kazandım. çok Ekinler büyümeye başladı. olgunlaşmak Kampanyaya ilgi büyüyor. artmak UYARI Aynı cümlede eş anlamlı sözcüklerin kullanılması gereksiz sözcük kullanımından kaynaklanan anlatım bozukluğuna yol açar. Buluş ve icatlar sayesinde yaşamımız kolaylaştı. Toplumca yoksul ve fakirlere yardım etmeliyiz. Onun beğeni ve zevklerine güvenirim. Kanıt ve delil yetersizliğinden suçsuz bulundu. KELİMEDE ANLAM, SÖZCÜK DÜZEYİNDE ANLAM ÖZET ANLATIM GERÇEK ANLAM, TEMEL ANLAM Bir sözcüğün anlattığı ilk ve asıl kavrama temel anlam denir. Temel anlam o dili konuşan herkesçe bilinen ve en yaygın olan anlamdır. Örneğin, ayak sözcüğünün temel anlamı canlıların yürümesini sağlayan organdır. "çocuğun ayağı ezilmiş cümlesinde" ayak sözcüğü temel anlamıyla kullanılmıştır. Örnek => Boğazımda bir yanma var. Temel Anlam => Ayağında eski bir spor ayakkabı var. => Biraz sonra toprak bir yola girdik. => Kanadı kırık bir martı gördüm. => Yataktan kalkarken başımı duvara çarptım. => Dün gece erken yattım. => Sıcak çorbayı içince rahatladım. => Dolaptan temiz elbiselerini çıkardı. => Ahmet'in burnu iyi koku alır. => Ağzında yaralar oluşmuştu. => Elini hırsla masaya vurdu. => İri hantal gövdesini zorlukla sürüklüyor gibiydi. => Gölün kıyılarını yapraksız, bodur ağaçlar kuşatmıştı. Bir sözcüğe temel anlamının dışında yeni yeni anlamlar yükledikçe anlamının da derece derece soyutlaştığı görülür. Örnek => Törende, Kurdeleyi köyün muhtarı kesti. Somut temel anlam => Patates doğrarken parmağını kesti. Somut yan anlam => Oyun kağıdını ortadan kesti. Somut yan anlam => Onunla olan bütün ilişkisini kesti. Soyut mecaz anlam Bir sözcük tek başına kullanıldığında temel anlamını korur. Ancak cümle içinde temel anlamından uzaklaşabilir. Örnek "Kaçmak" sözcüğünün temel anlamı "bir yerden gizlice ve çabucak uzaklaşmak"tır. => "Ben çalışmaktan hiçbir zaman kaçmam." cümlesinde temel anlamından uzaklaşmıştır. Sözcüklerin Temel Anlamlarıyla İlgili Dikkat Edilecek Noktalar Temel anlamı somut olan sözcükler, öncelikle somut ve mecaz anlamlar kazanır. Örnek "ateş" sözcüğü, temel anlamıyla düşünüldüğünde "bir nesnenin etrafa ısı ve ışık yayarak yanması" biçiminde açıklanabilir, temel anlamı somuttur. => Gençler, kumsalda büyük bir ateş yakmışlardı. Temel anlam => Hastanın ateşi sabaha kadar düşmüştü. Somut yan anlam => Şu yağan kar bile yüreğimdeki ateşi söndüremez. Soyut mecaz anlam MECAZ ANLAM Sözcüklerin cümle, dize veya deyim içine girdiklerinde, gerçek anlamlarından tamamen sıyrılarak başka bir sözcük ya da kavram yerine kullanılmasıyla kazandığı anlama mecaz değişmece anlam denir. Mecaz anlam, Sözcüğün sürekli olmayan, kullanım içinde geçici olarak üstlendiği anlamdır. Örnek => Müşteriden para sızdırmak için elinden geleni yapardı. => Satıcının o ince ve tiz sesi kulaklarımızda patlıyordu. => Bugünlerde havasından yanına varılmıyor. => Bu hayırsız evlat için insan kendisini ateşe atar mı? TERİM ANLAM Bilim sanat, spor, ya da çeşitli meslek dallarıyla ilgili özel kavramları karşılayan sözcüklerdir. => Nota müziğin anahtarı gibidir. => Rakip takım birazdan penaltı atışı yapacak. => Marmara fay hattı tehlikeli sinyaller veriyor. => Güreşçimiz, finalde rakibini tuşla yendi. => Matematik öğretmenimiz tahtaya bir doğru çizmemizi istedi. => Şiirde aynı eklerin ya da sözcüklerin tekrarlanmasına redif denir. NOT Bazen bir sözcük gerçekte terim değilken terim olarak kullanılabileceği gibi, gerçekte terim olan bir sözcük de terimlikten çıkabilir. => Polis bir hücre daha ortaya çıkardı. terimlikten çıkma => Sinop burnu Türkiye'nin en kuzey noktasıdır. terimleşme NOT 2 Bir sözcük birçok dalda terim olabilir. => Bitkiyi toprağa bağlayan kökleridir. => Dört, kök dışına iki olarak çıkar. => Hiçbir ek almamış sözcüğe kök denir. YAN ANLAM Temel anlamıyla bağlantılı olarak zamanla ortaya çıkan değişik anlamlara yan anlam denir. Sözcüğün gerçek anlamının dışında, ancak gerçek anlamıyla az çok yakınlık taşıyan yeni anlamlar kazanması yan anlamı oluşturur. Bir sözcüğün yan anlam kazanmasında genellikle yakıştırma ve benzerlik ilgisi etkili olmaktadır. Meselâ “göz” dendiğinde akla ilk gelen, kelimenin temel anlamı olan organ adıdır. Ama “iğnenin gözü”, “çantanın gözü”, masanın gözü” tamlamalarındaki anlamlar benzetme yoluyla kazandırılmış yeni anlamlardır. Bunlara da yan anlam denir. Meselâ, “düşmek” kelimesi “Meyveler tek tek yere düştü” cümlesinde temel anlamda; “Çocuğun pantolonu düşüyordu”, “Bu yılın ilk karı düştü” ve “Kavakların gölgesi yola düştü” cümlelerinde yan anlamdadır. Örnekler Beşiktaş sırtlarına ağaç dikiyorlar. arka taraf Gülün tomurcukları sabahleyin patlamış. Uçağın kanadı havada parçalanmış. Başı kırık bir çiviyi sökmeye uğraşıyor. Bu dalda başarılı olabileceğimi sanıyorum. Köprünün ayağına bomba koymuşlar. Şişeyi boğazına kadar doldurdu. Kapının kolunu kırınca babamdan azar işittim. Benim yetiştirdiğim öğrenciler daha başarılı. Yokuşun başına kadar koştuk. GERÇEK MECAZ TERİM ANLAMI DAHA İYİ ÖĞRENEBİLMENİZ İÇİN AŞAĞIDAKİ VİDEOYU İZLEYEBİLİRSİNİZ Somutlaşma ve soyutlaşma Dilimizde kelimeler sadece bir anlamda kullanılamaz. Yani bir kelime birden fazla yerde ve çok farklı anlamlarda kullanılabilir. Onun için somutlaşma ve soyutlaşma, bilgi dilimizdeki kelimeler için her zaman mümkündür. Somut anlamıyla “geçilen yer” demek olan “yol” kelimesi “yöntem, metot” anlamına gelerek soyutlaşmıştır. Yakıştırmaca Kendi adı olmayan ya da adı olduğu hâlde bilinmeyen varlıklar çeşitli özellikleri nedeniyle uygun olan kelimelerle adlandırılır. Buna yakıştırmaca denir. Uçağın kanadı, masanın gözü, ayakkabının burnu vb ARGO ANLAM Sadece belli bir topluluk ya da meslek tarafından kullanılan özel sözcüklerden oluşan dile argo denir. Argo, dil içinde bir dil gibidir. Külhanbeylerinin anlaşma vasıtası da denebilir. Küfürle karıştırılmamalıdır. Argonun varlık sebebi kolay ve çekici anlatımı yakalama isteğidir. Şekil ev anlamda ölçüsüzlük ve mübalâğa esastır. Bağımsız ve sorumsuz yaşayışın dilidir de denebilir. Dışa dönüklük, boşalma, rahatlama argoda sınırsızdır. Her şeye küfür kelimeleri kullanmadan küfredilir. “Canına yandığımın dünyası” gibi. abdestini vermek azarlamak aklına tükürmek birinin düşüncesini beğenmemek röntgenci kadınları gizlice gözetleme alışkanlığı olan erkek piliç gibi güzel ve sevimli kız mektep çocuğu acemi, toy zokayı yutmak aldatılıp zarara sokulmak yutmak iyice eksiksiz olarak öğrenmek arakçı hırsız bal kabağı aptal, beyinsiz torpil, moruk, çakmak sınıfta kalmak, asılmak... EŞ ANLAM Yazılış ve okunuş bakımından farklı fakat anlamca aynı olan kelimelerdir. Bu tür kelimeler birbirlerinin yerini tutabilir. Anlamdaş kelimelerin birisi genelde yabancı kökenlidir. Örnekler kıymet-değer, cevap-yanıt, sene-yıl, medeniyet-uygarlık, imkân-olanak, acele-ivedi, zelzele-deprem, yoksul-fakir, misafir-konuk, sınav-imtihan, yöntem-metot, mesele-sorun, fiil-eylem, kelime-sözcük, vasıta-araç... Fakat bazı durumlarda anlamdaş kelimeler birbirinin yerini tutamaz "kara bahtlı" kelime grubunda "kara" kelimesinin yerine "siyah" kelimesini kullanamazsınız. Çünkü iki kelimenin kökeni ne olursa olsun anlamdaş veya yakın anlamlı olabilmesi için aynı anlam özelliğini taşımaları gerekir. ZIT ANLAM Anlamca birbirinin karşıtı olan kelimelerdir. Örnekler siyah-beyaz, uzun-kısa, aşağı-yukarı, ileri-geri, var-yok, gelmek-gitmek, Tüm kelimelerin zıt anlamlısı yoktur. Eylemlerde de durum aynıdır. Bir eylemin olumsuzu o eylemin karşıtı satılmaz. "sevinmek" karşıtı sevinmemek değil "üzülmek"tir. Kelimeler arasındaki karşıtlık cümledeki kullanıma göre değişir. "doğru" kelimesinin zıt anlamlısı bir cümlede "eğri" olurken, diğerinde "yanlış" olabilir. İki kelimenin kökeni ne olursa olsun anlamdaş, yakın anlamlı veya zıt anlamlı olabilmesi için aynı anlam özelliğini taşımaları gerekir. Meselâ, siyah ile beyaz, ancak ikisi de gerçek temel anlamda oldukları zaman zıt anlamlı olurlar. Hafif olmayan anlamındaki “ağır” kelimesinin "ağır" olmayan anlamındaki "hafif"le zıt anlamlı olabilmesi için ikisinin de gerçek temel anlamda kullanılması gerekir. SOMUT SOYUT ANLAM Sözcükler varlıkları ve kavramları karşılar. Varlık, madde olarak bulunan yani duyu organlarıyla algılanabilen bir nitelik taşır. İşte duyu organlarımız yardımıyla algılayabildiğimiz sözcüklere somut anlamlı sözcükler denir. Örnekler "ağaç, insan, dağ, kalem, bulut..." somut sözcüklerdir. Ama kavramlar duyu organlarımız ile algılanamaz. İşte bu tür sözcüklere de soyut anlamlı sözcükler denir. Örnekler "Üzüntü, sevgi, özlem, kin, akıl" gibi sözcükleri herhangi bir duyumuzla algılayamayız. YAKIN ANLAM Yazılışı ve okunuşu farklı olan, anlamdaş gibi göründüğü hâlde birbirinin yerini tamamen tutamayan, yani aralarında anlam ayrıntısı bulunan kelimelerdir. Bunlar çoğunlukla Türkçe kelimelerdir. göndermek-yollamak, bezmek-bıkmak-usanmak, dilemek-istemek, çevirmek-döndürmek, söylemek-demek-konuşmak, eş-dost, hısım-akraba, bakmak-seyretmek, Kardeşim sana küsmüş. Kardeşim sana kırılmış. Kardeşim sana gücenmiş. Kardeşim sana darılmış. Birinci cümlede bir "kesinlik ve aşırılık" anlamı, ikinci cümlede bir "esneklik, hatta hoşgörü" anlamı, üçüncü cümlede "üzülmek" anlamı, dördüncü cümlede "gücenip görüşmez olmak" anlamı vardır. SESTEŞ KELİMELER, EŞSESLİ KELİMELER Yazılışı ve okunuşu aynı olduğu hâlde anlamları farklı olan kelimelerdir. Bunlar yalın hâlde olabildikleri bilgi gibi ek almış hâlde de olabilirler. Şiirde cinas olarak kullanılır ve cinaslı kafiye yapılır. Gül 1. çiçek, 2. gülmekten emir Kır 1. kırsal alan, 2. kırmaktan emir, 3. beyaz Yazma 1. baş örtüsü, 2. yazmaktan olumsuz emir, 3. yazma işi Ek almış kelimelerle, ek almış ve almamış kelimeler arasında da eş seslilik söz konusudur. Bu ekler görevce farklı ekler de olabilir Siyah anlamındaki "kara" ile "kar-a" -a yönelme hâl eki gibi Oyuncakları olmuş çocukların kurşunlar? Zalimler her saat taze fidanları kurşunlar? Neden kondun a bülbül kapımdaki asmaya Ben yarimden vazgeçmem götürseler asmaya "hala" ve "hâlâ", "kar" ve "kâr", "adet" ve "âdet" kelimeleri eş sesli değildir. Okunuşları ve anlamları farklıdır. YASIMA KELİMELER Doğada duyulan seslerin taklit edilmesiyle oluşan sözcüklere yansıma denir. "Suyun şırıltısı insanı dinlendirir." "Kedinin acı miyavlaması ile uyandım." "Şu cızırtıyı durdurun artık." cümlelerindeki altı çizil sözcükler birer yansımadır. Çünkü bu sesleri biz doğada duyuyoruz. “TÜRKÇE DERSİ İLE İLGİLİ KONU ANLATIMLAR” SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN >>>TIKLAYIN>>TIKLAYIN>>TIKLAYINYorumu aile - kodak, odbaşı anten - sırgavıl asansör - götürge avukat - aklavcı bisiklet - çalınga boks - kunt ciddi - salmaklı çikolata - itimil dans - büy domates - kızanak ekonomi - denlik elektrik - çıngı elektronik - çıncalık feminist - hatuncu feminizm - hatunculuk film - yanka fotoğraf - yaçın gazete -yenün hayvan - döngül kahvaltı - ertirlik kamera - sınalga kamp - düşerge makine - kılga mıknatıs - çaşak mühendis - kıvcı müzik - küy nostalji - eslem otel - konakçı patates - çisil penguen - karabat petshop - tömsatan piramit - köpyak plaj - çimerlik polis - sakçı, kınç program - bağdarlama radyo - ünalgı selfie - özçekim, görçek sigara - çilim taksi - tutgit takvim - gündizme, dallık, köm telefon - alısün teleskop - bönk televizyon - sınalgı üniversite - birdem vantilatör - yelletke ->Yazan S. Kılıbık>Yazan damla >Yorum ayyyy çok tesekkür ederim çok yardimci oldunuz. >>>YORUM YAZ<<<

bir mıknatıs başka bir mıknatıs dışında hiçbir maddeye