boşanma davasında kadın nasıl haksız olur

Makaleler Elektronik. Boşanma Davası Dilekçe Örneği 2021. Boşanma Davası Dilekçe Örneği 2021 Boşanma davası dilekçe örneği düzenlenirken; hitap edilen makam, taraflar, talep, açık adres gibi birtakım hususlara dikkat edilmelidir. Dava dilekçesinde bulunması gereken unsurlar şunlardır: - Dilekçenin iletileceği makam Yargıtay: Karşılıklı Boşanma – Özel Boşanma Sebepleri – Terditli Dava. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, terditli olarak açılmış olan ve davacı kadın tarafından özel boşanma sebeplerine dayanılmış karşılıklı boşanma davasında davacı kadının tüm talepleri hakkında noksansız karar verilmediğinden Bölge Adliye Mahkemesi kararını bozdu. Home Bilgilendirme Boşanma Davası Açılması Ve Sonuçları. 0 . By MERVE ARIMERVE ARI Boşanmaavukatı aile mahkemesinin alanına giren ; nafaka davası, velayet davası , evlatlık edinme davası, çekişmeli boşanma davası, anlaşmalı boşanma davası, nişanın bozulması nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası, iddet müddetinin kaldırılması davası gibi davalara bakmaktadır. Beşiktaş , Bakırköy, Avcılar ,Şişli, Beylikdüzü, Çağlayan, Mecidiyeköy Boşanma Davasında Telefon Kayıtları Delil Olarak Kullanılabilir mi? Boşanma davasının en önemli delilleri somut olarak ortaya konulmuş delillerdir. Her boşanma davasında iddia eden kişi bu durumu ispatla yükümlüdür. Siz eşim beni aldatıyor der ve buna ilişkin herhangi bir delil sunmaz iseniz ne yazık ki davanız reddolacaktır. Créer Un Site Internet De Rencontre. Boşanma davalarında kadının hakları detaylı bir şekilde araştırılmalı ve buna uygun maddeler hazırlanmalıdır. Boşanma ile birlikte kadına geçecek olan hakların istenmesi oldukça önemlidir. Fakat ülkemizde pek çok kadın boşanma sürecinde sahip olduğu hakların neler olduğunu bilmemektedir. Boşanmada kadın hakları ilk olarak boşanma nedeni ile belirlenir. Boşanma nedenleri arasında herhangi bir şiddet, tehdit, psikolojik saldırı ya da duygusal bir karmaşıklık durumu varsa açılan bu boşanma davasında koruma talep etme hakkı bulunmaktadır. Boşanma davası açarken aile mahkemesi kadının gördüğü şiddete göre koruma kararı çıkartır. Bu koruma kararının boşanmak isteyen kadın da talep etmeye hakkı vardır. DETAYLI BİLGİ İÇİN BOŞANMA AVUKATI SAYFAMIZI ZİYARET EDİN. İçindekiler1 Boşanma Davasında Tedbir Nafakası Boşanma Davasında Eşya Boşanma Davalarında Kadın Haklarının Boşanma Davalarında Kadının Yapması Gerekenler Nelerdir? Boşanma Davasında Tedbir Nafakası Hakkı Boşanma davalarında kadınların hakları arasında yer alan tedbir nafakası da, bu boşanma sürecinde yaşanan maddi kayıpların yerine getirilmesi için istenmektedir. Bu tedbir nafakası boşanma sürecinde kadının zorunlu olan ihtiyaçlarının karşılanması için talep edilmektedir. Aynı zamanda boşanma davası açıldığında ortada çocuk varsa çocuk için de özel olarak bakım nafakası talep edilmektedir. Tedbir nafakasını kadın yasal faizi belirleyerek dilediği kadar isteyebilir. Yasal faizin içerisine aynı zamanda kadının çalışma hayatının sonlanması ile birlikte kariyerinin bittiği öne sürülerek maddi tazminat da talep etme hakkı bulunmaktadır. Boşanma Davasında Eşya Paylaşımı 2002 yılında çıkarılan bir kanun ile tüm eşyalarda kadın ve erkeğin ortaklığı söz konusudur. Bu sebep ile boşanan çift arasında mal paylaşımı yapılmaktadır. Bu mal paylaşımının iki tarafa da adil bir şekilde yapılması gözetilmektedir. Aynı zamanda boşanma davalarında kadın hakları bakımından evlilik içerisinde kullanılan eşyaların kaçırılması durumunda eşyayı kaçıran kişinin evine aile konutu şerhi konulmaktadır. Bu aile konutu şerhi ile taraflar birbirinden gizli bir şekilde eşya kaçırması yapamayacaktır. Bunun yanı sıra boşanma davalarında kadın, avukatı ile irtibatta olup sahip olduğu hakları öğrenebilir. Alınan bilgi desteyi ile bazı taleplerde bulunmaya hakkı vardır. Boşanma Davalarında Kadın Haklarının Korunması Boşanma davaları süresi boyunca kadın, mal paylaşımı, tazminat, velayet ve nafaka gibi sahip olduğu hakları korumak adına koruma talep edebilir. Buna örnek olarak boşanma davası süresince velayetin istenmesi için hâkim, çocuğun menfaatlerine uygun bir şekilde karar çıkarmaktadır. Yapılan gerekli araştırmalar doğrultusunda çocuğun velayetinin annede kalmasında bir sakınca bulunmadığı takdirde velayet anneye verilir. Boşanma davaları arasında kadını bir diğer hakkı ise tazminat talep etme hakkıdır. Bu istenilen tazminat türüne göre farklılık göstermektedir. Maddi olarak tazminat istemlerinde kadının kocasından daha az bir kusura sahip olması ya da tamamen kusursuz olması gerekmektedir. Eşinden çok daha fazla kusur sahibi olan kişiler için talep edilen maddi tazminat hakkı da ortadan kalkar. Böylelikle kadının nafaka alması da zorlaşır. Boşanma davalarında, boşanma sebebi olarak aldatma söz konusu ise kadın kişilik haklarına yapılan gurur kırıcı bu durum için aldatan kişilerden tazminat talep etme hakkına sahiptir. Boşanma Davalarında Kadının Yapması Gerekenler Nelerdir? Boşanma davaları karışık ve uzun süreli işlemler olarak bilinmektedir. Bu zor süreç içerisinde iki tarafta hem manevi olarak hem de maddi olarak bazı sıkıntılara düşmektedir. Psikolojik ve sosyal açıdan uğranılan bu zorluklar karşısında hukuki prosedür doğru bir şekilde yerine getirilmelidir. Boşanma davasının kısa bir süre içerisinde tamamlanması için seçilecek avukat oldukça önemlidir. İyi bir avukat ile kısa süre içerisinde boşanma işlemi gerçekleşmiş olur. Özellikle boşanmak isteyen çiftin ortada çocuğu bulunuyorsa velayet işlemleri, nafaka ve tazminat için mutlaka avukat tutulması gerekmektedir. DETAYLI BİLGİ İÇİN BOŞANMA AVUKATI SAYFAMIZI ZİYARET EDİN. Diğer Yazılarımız Nafaka Davası Açma Koruma Kararı Nasıl Alınır? Click to rate this post! [Total 1 Average 5] Boşanma davasında ses kaydı, eğer hukuka uygun bir şekilde elde edildiğinde delil olarak kullanılır ve boşanma davasının kararını etkileyecek niteliğe sahiptir. Ancak alınan ses kaydı, planlanmış bir şekilde, karşı tarafı aldatarak elde edilirse, 3. kişilerle paylaşılırsa veya hukuka aykırı bir şekilde elde edildiğine kanaat getirilirse boşanma davası için delil olarak kullanılamaz. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 189. maddesinin 2. fıkrasına göre, boşanma davası gibi özel hukuk uyuşmazlıklarında hukuka aykırı deliller dikkate alınmamaktadır. Ayrıca Ceza Muhakemesi Kanununun 206. maddesine göre, hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen deliller, hâkim tarafından reddedilmektedir. Bununla birlikte, hukuka aykırı bir şekilde ses kaydı alan taraf özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suç işlediği kabul edilerek cezalandırılabilir. Boşanma davasında ses kayıtlarının mahkeme tarafından uygun bulunması için bazı hususlar vardır. Öncelikle ses kaydı, sistematik ve planmış bir şekilde yapılmış olmamalıdır. Ayrıca alınan ses kaydı 3. kişilerle paylaşılmamalı, toplumda dağıtılmamalıdır. Boşanma davası taraflarından biri, karşı taraf ile ilgili bir konuyu ispatlamak için bir olay anında ses kaydı alıp bu ses kaydını mahkemede paylaştığında, Aile mahkemesi tarafından uygun bulunursa delil olarak sayılabilmektedir. Ses kaydının hukuka aykırı olacak bir özelliği olmadığı sürece bu ses kaydı, delil olarak kabul edilecektir. Ancak sadece boşanma davasında değil, bütün davalarda hukuka aykırı bir şekilde alınan ses kayıtları mahkemeler tarafından delil olarak kabul edilmemekte, üstelik bu delili sunan kişi, ses kaydını hukuka aykırı yöntemlerle aldığı için cezalandırılmaktadır. Boşanma Davasında Ses Kaydı Yargıtay Kararları Boşanma Davasında Ses Kaydı Yargıtay KararlarıBoşanma Davasında Ses Kaydı Delil Olur mu? Boşanma davasında ses kaydı Yargıtay kararları boşanma davalarına emsal teşkil eden kararlar olduğu için bu kararlar hakkında bilgi edinmek çok önemlidir. Yargıtay kararlarına göre; hukuki olarak uygun bir şekilde alınmayan ses kayıtları delil kabul edilmemektedir. Boşanma davasında eşlerin ortak yaşadıkları evin içine gizli bir kayıt sistemi yerleştirilerek alınan ses ve görüntü kayıtları Yargıtay kararlarında delil olarak kabul edilmeyen kayıtlardır. Aynı zamanda bir tarafın haberi olmadan gizlice kaydedilen ses kayıtları da delil olarak kabul edilmemektedir. Boşanma davasında ses kayıtları delil olarak kabul edilmesi için karşı tarafın bu konuda bilgisinin olması ve ses kaydına rıza göstermiş olması gereklidir. Bazı durumlarda diğer tarafın rızası olmadığı halde ses kayıtları delil olarak kabul edilmiştir. Ancak bu durumun bazı şartları vardır. Bu şartlar; eşlerden birinin bir anda gerçekleşen bir olayda ses kaydı alma ihtiyacı duyması ve eşinin kendisine veya ailesine yönelttiği haksız ve onur kırıcı saldırısında olayı kanıtlayan delillerin kaybolmasını önlemek amacıyla ses kaydı alma ihtiyacı duymasıdır. Sonuç olarak taraflardan biri makul gerekçeler göstererek mahkemeye delil olarak ses kaydı sunduğunda, bu kayıtlar mahkeme tarafından da delil olarak kabul edilmektedir. Ancak hukuki olarak aykırı yöntemlerle ses kaydı alındığında mahkeme tarafından delil olarak kabul edilmemektedir. Alanında uzman bir avukat ile iş birliği yapmak istiyorsanız Altuntaş Hukuk Bürosu Mersin Boşanma Avukatı Mersin bürosu ile iletişime geçebilirsiniz. Boşanma Davasında Ses Kaydı Delil Olur mu? Boşanma davasında ses kaydı delil olur mu sorusunun yanıtı, ses kaydının nasıl alındığına bağlı olarak değişmektedir. Eğer ses kaydı hukuki olarak uygun koşullarda alınan bir ses kaydı ise ve 3. kişilerle paylaşılmaz ise boşanma davası için delil kabul edilmektedir. Ancak ses kaydı hukuka aykırı yöntemlerle elde edildiyse mahkemede delil olarak kabul edilmeyecektir. Boşanma davalarında ses kayıtlarının delil olarak kabul edilmesi için planlanmamış olmaları, anlık olarak kaydedilmeleri gerekmektedir. Planlanarak gizlice alınan ses kayıtları hukuka aykırı bir yöntem olduğu için ve özel hayatın gizliliğine yapılmış bir ihlal olduğu için delil kabul edilmemektedir. Sıkça Sorulan Sorular Boşanma Davasında Ses Kaydı Delil Sayılır Mı ? Boşanma davasında ses kaydı, eğer hukuka uygun bir şekilde elde edildiğinde delil olarak kullanılır ve boşanma davasının kararını etkileyecek niteliğe sahiptir. Boşanma Davasında Ses Kaydı Yargıtay Kararları Nelerdir ? Yargıtay kararlarına göre; hukuki olarak uygun bir şekilde alınmayan ses kayıtları delil kabul edilmemektedir. Hangi Ses Kayıtları Delil Kabul Edilmez ? Bir tarafın haberi olmadan gizlice kaydedilen ses kayıtları delil olarak kabul edilmemektedir. Zinadan Açılan Boşanma Davasında Usul ve Esaslar; Usul, Tazminat, Velayet Konularını ve bunların hukuki nitelikleri ile birlikte uygulamada ne anlama geldiğini yasa koyucuların gözünden her hangi birinin anlayabileceği basitlikte ifade etmeye çalışacağız. Tüm boşanma davalarında olduğu gibi Zina Sebebi ile açılan boşanma davalarında da belirli usul ve kurallar mevcuttur. “Zina Sebebiyle Boşanma Davasında Usul Hükümleri” konusunu aşağıdaki ayrımlara göre incelemek en anlaşılır olacağını düşündüğümüz sıralamadır. Davanın tarafları, Fer-i sonuçlara ilişkin tartışmalar, Ayrılık kararı, Bekletici sorun, davanın beklemesini sağlayan sebepler Evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma davası ile ilişkisi. Şimdi bu konuya ilişkin olmak üzere Yargıtay’da yapılan uygulamaları içtihatlar ve Yargıtay kararları üzerinden incelediğimizde Yasa Koyucuların ve uygulayıcıların bu konuya nasıl baktığını karşılaştırmalı bir şekilde görelim. Zinadan Açılan Boşanma Davasında Usul ve Esaslar DAVANIN TARAFLARI Zina sebebiyle boşanma davalarında TMK. m. 161; eşi zina yapmış olan kişi boşanma davası açabilir. Eğer koca ve kadın ikisi de zina yapmışsa her ikisinin de dava açma hakkı vardır. Böyle bir durumda koca ve kadın ayrı ayrı zina sebebiyle boşanma davası açabilirler. Zina Sebebi ile Açılacak olan boşanma davasında hak düşürücü süreler hakim tarafından ilk dikkate alınacak ve ilk gözetilecek noktadır. Eşlerden sadece biri Zina yaptı ise dava açma hakkı zina yapmayan eşindir. Zina yapan eşe yöneltilecek olan boşanma davasında zina yapanın boşanma davasını kabul ve itiraz hakkı olmakla birlikte zina ispatlandığı anda itirazın da bir önemi kalmayacaktır. Zina Yapan Eş DAVALI ve eşi zina yapan ve Zina Sebebine Dayalı Boşanma davası Açan eş ise DAVACI olacaktır. FER-İ SONUÇLARA İLİŞKİN TARTIŞMALAR Fer-i sonuçlar derken kastedilen ise; Kendiliğinden yani davacı yada davalının isteğinden bağımsız olarak gözetilecek ve gerekli görülürse Mahkeme tarafından bu konu ile ilgili olarak alınan bütün kararların uygulanabileceği ve sonucu olan durumlar kastedilir. Yani tedbir nafakası, geçici velayet kararı gibi, gerekli ise kadın ve çocuklara yönelik koruma kararları gibi kararlar mahkeme tarafından kendiliğinden gözetilen ve sonuçları olan kararlardır. Genel hükümlerden farklı olarak da boşanmanın fer-i sonuçlarına ilişkin tartışmaları “zina boyutuyla” ele aldığımız bu bölümde kısaca değinmeyi yararlı buluyoruz. Zina sebebiyle boşanma davası TMK. m. 161 açıldıktan sonra karı veya kocadan her biri dava devam ettikçe diğerinden ayrı yaşamak hakkına sahiptir. Zina sebebiyle boşanma davası TMK. m. 161 açılınca aile mahkemesi yoksa Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen asliye hukuk mahkemesi hakimi davanın devamı süresince gerekli olan önlemleri kendiliğinden alır. Bu önlemler; varsa çocuklara ilişkin önlemler ceza davası konusu teşkil edebilecek durumların oluşmasını önlemek için alınacak tedbir kararları ve talepler doğrultusundaki dava sonuçlanıncaya kadar alınması gerekli olan tedbir nafakası gibi önlemler alınacaktır. Kadının ya da kocanın zina ettiği mahkumiyet kararı ile sabit bile olsa ihtiyacı varsa kadın ya da koca için uygun miktarda tedbir nafakasına dava tarihinden itibaren kendiliğinden hükmedilir. Hastalık, yaşlılık, işsizlik gibi sebeplerin varlığı halinde koca yararına da tedbir nafakası TMK. m. 169 verilebilir. Tarafların ergin olmayan çocuğu varsa yanında olması koşuluyla istek olmasa bile çocuk yararına da uygun miktar tedbir nafakasına dava tarihinden İtibaren hükmedilmektedir. Usul ve Esaslar da Önemli Not “”Zina sebebiyle açılan boşanma davalarında boşanma kararı kesinleşinceye kadar taraflar arasındaki evlilik birliği devam ettiği gerçeği gözden kaçırılmak suretiyle kadın yararına tedbir nafakasının “zina eden kadına koşulları varsa kocaya nafaka verilmesi düşünülemez” gerekçesiyle reddedildiğini mahkeme kararlarında sık olarak görülmektedir bu yanlışa ilişkin anımsatmayı bu bölümde yapmayı daha uygun gördük.”” Aile mahkemesi yoksa Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen asliye hukuk mahkemesi hakimi zina eden kadına tedbir nafakasını kendiliğinden verirken asker olan kocaya ilişkin YİBK’nı gözden kaçırmamalıdır. Yani Kocası Askerlik görevini ifa eden muvazzaf olmayan yani süreli ve zorunlu askerlik görevini yapmak için silah altına alınan bir erkek ise Kadın yararına Nafakaya Hükmedilemez. Bu şu demektir. Askerlik görevini yapan erkek görev süresince nafakadan muaftır. Muvazzaf olmamak yani askerliği bir meslek olarak yapmamak kastedilmektedir. Aksi taktirde Vatani görev yerine Türk Silahlı Kuvvetleri Mensuplarının Nafaka ödenmesi beklenemez idi. Zina sebebiyle açılan boşanma davalarıyla ilgili olmak üzere boşanmanın fer-i sonuçları kapsayan tartışmalardan bir diğeri de manevi tazminat verilip verilmeyeceği sorunudur. Zina, evlilik birliğindeki sadakat yükümlülüğünün en ağır şekilde ihlalidir. Öğretide zina sebebine dayalı her boşanmada kusursuz eş yararına manevi tazminat verilmesinin zorunlu olmadığı görüşü baskındır. Eşinin zinasını umursamayan bundan duyguları rencide olmayan taraf boşanma davası açsa bile manevi tazminat alamaz. Ahlak anlayışı çok zayıf ve gevşek olduğu herkesçe bilinen bir kimseye eşinin zinasından dolayı tazminat verilmesinin hakimin takdirinde olduğu VELİDEDEOĞLU tarafından açıklanmaktadır. Yargıtay iönceki kararlarında kocanın zinasından dolayı kadına manevi tazminat verilemeyeceği görüşünde idi. Kocanın başkasıyla zinada bulunması durumu Bu görüşe göre; “Kocanın başkasıyla zinada bulunması doğrudan doğruya kadına karşı işlenen bir eylem değildir. Başka bir deyimle, kocanın sadakatsiz tutumu ile kadının çevrede zor duruma düşmesi arasında uygun sebep sonuç bağı yoktur. Onun için, mahkemenin görüşü kabul olunduğu zaman, uyuşturucu madde kullanan veya hırsızlık yahut benzeri suç işleyen kişinin dahi boşanma halinde eşine manevi tazminat ödemesi gerekir ki, yasa koyucunun amacı bu değildir. Bu İtibarla maddeye yanlış anlam verilerek manevi tazminata karar verilmiş olması bozmayı gerektirir”. Hatta bir Yargıtay kararının karşı oyunda bu görüş abartılarak; “Okyanusta batırılan bir gemideki ilacın, Türkiye’ye gelmemesi sebebiyle ölen kişilerin mirasçılarının dahi, gemiyi batıran dan tazminat istemeleri gibi bir düşünceyi, böyle bir yorum biçimi genelleştirilir ise, haklı bulmak gerekir” diyerek zina halinde manevi tazminat verilmeyeceği savunulmuştur.” Bir dönem Yargıtay Zina yapan kişinin eşinin eksikliği nedeni ile zinaya sevk edildiği gibi bir düşünceyi de tartışmış ve hayatın doğal akışı nedeni ile insan bedeninin zamanla yıpranması nedeni ile bir aşamadan sonra zinanın meşrulaşacağı düşüncesi nedeni ile bu tartışmaları sonlandırmıştır. Zinanın diğer eşin saygınlığına, haysiyetine ve şerefine yapılmış en ağır saldırı olduğunu düşündüğümüzden zina durumunda diğer eşe manevi tazminat verilmesi görüşündeyiz. Zina; Maddi Tazminat ve Manevi Tazminat Gerektiren Bir Boşanma Sebebidir. Yargıtay, sonradan istikrar kazanan kararlarıyla sadakatsiz davranışın, diğer eşin kişilik haklarına “ve aile bütünlüğüne ağır bir saldırı oluşturduğundan manevi tazminat verilmesini gerektiren bir eylem anlamı taşıması gerektiği noktasına gelmiştir. Bu andan sonra içtihatların bu doğrultuda düşünmemizi sağlayacak şekilde çıktığını görmekteyiz. Zina sebebiyle manevi tazminat verilip verilemeyeceği konusundaki farklı uygulamalara karşın yargıtayda genel kabul gören görüşleri bu bölümde anımsatmayı uygun gördük. Manevi tazminatın diğer yasal koşullarını ise ilgili bölümde ayrıntılı olarak açıklayacağız. Maddi tazminata ilişkin yasal koşulları da ilgili bölümde inceleyeceğiz. Kısaca burada belirtmek gerekirse manevi tazminata ilişkin tartışmaların maddi tazminata ilişkin olarak yapılmadığını gözlemlemekte olduğumuzu açıklamak isterim. Burada kusursuz ya da az kusurlu eşin, zina yapan eşten koşulları varsa maddi tazminat isteme hakkının bulunduğunu şimdilik açıklamakla yetinelim. Zina sebebiyle açılan boşanma davalarıyla ilgili olmak üzere boşanmanın fer-i hükümlerini kapsayan tartışmalardan birisi de zina eden tarafa velayetin verilip verilmeyeceğidir. Genel hükümleri ilgili bölümde açıklayacağız. Velayet hususu ile ilgili olarak kısaca; “Davalının zina etmesi velayetin ona verilmesini mutlaka engellemez” diyelim. Velayetin verilmesinde sadece çocuğun güvenliği gözetilecektir. Zina sebebiyle boşanma davalarının Velayet yönünden ayırt edici bir özelliği yoktur. Velayet konusu ile ilgili olarak genel hükümler uygulanır. Önemli Zina sebebi ile haysiyetsiz yaşam sürme arasında bir ilişki olmadığını düşünen Yargıtay aynı yaklaşımı haysiyetsiz yaşam sürme için göstermemektedir. Zina ile Haysiyetsiz yaşam Yasa koyucu ve uygulayıcıların gözünde farklı değerlendirilen kavramlardır. Zina Ekim 2004 yılında suç olmaktan ve TCK yani Türk Ceza Kanunları içerisinde tanımlanmış ve karşılığı olarak bir cezanın verilebileceği bir suç olmaktan çıkmıştır. Bu zinanın meşru olduğu anlamına gelmez. Zina yapan mutlak surette bunun hukuki sonuçlarına katlanacaktır. Yasada zinanın kabulü için ortada bir evlilik olması gerektiğinden bahsettiğimiz yazımızı hatırlayın. Zinadan Açılan Boşanma Davasında Usul ve Esaslar; Bu nedenle mutlak olarak çocuk düşünüldüğünde haysiyetsiz yaşam süren kadın ise muhtemelen uyuşturucu batağında veya halk arasında kötü yol denilen hayat kadınlığı gibi bir icra içinde ise çocuğun böyle bir ortamda büyümeye zorlanması düşünülemez. Aynı şekilde erkeğin haysiyetsiz yaşam sürmesi koşulları da çocuğun gelişimi ve güvenliğini riske atacağını düşünen yargıtay verdiği kararlarda haysiyetsiz yaşam süren bireye velayet verme taraftarı değildir. Ancak haysiyetsiz yaşam süren kadın ise ve erkek soy bağını ret ediyorsa ve bunu ispatladı ise erkeğe bir başkasının çocuğuna bakıcılık görevini de yüklememektedir. Unutulmamalıdır ki haysiyetsiz yaşam sürme sebebine dayanan ve bu yönde boşanma kararı alınması için haysiyetsiz bir yaşam sürme cümlesinin içerisindeki devamlılık nedeni ile çocukların bu ispatı yapılan durum için korunması gerektiği görüşü öğretide ve uygulamada hakimdir. Zina Davasında; dava süresince alınan tedbirler ayrı bir konudur çocukların velayetinin kime verileceği ayrı bir konudur. Zina eden annenin veya babanın çocukların üzerindeki velayet hakkı değişmez. Zina eden tarafın kim olduğu velayetin kime verileceği ile ilgili bir sonuç ile ilişkilendirilemez. Velayet kavramı ile boşanma sebebi olan Zina kavramı birbirinden farklı iki kavram olarak algılanır. Zina yapan kadın, çocuklarının velayetini alabildiği gibi zina yapan kocanın da velayeti alması mümkündür. Her iki duruma ait örnekler mevcuttur. Bütün bu konularda İstanbul boşanma avukatından detaylı bilgi alınabilir. Konu hakkında daha detaylı bilgi ve randevu için info mail adresi ve 0532 442 62 33 numaralı telefondan bize ulaşabilirsiniz. Eşlerden Biri Boşanmak İstemezse Ne Olur ?Eşler Arasında Çekişmeli Boşanma Sebepleri Nelerdir?Eşlerden Biri Boşanmak İstemiyorsa Dava Devam Eder Mi ?Kadın Boşanmak İstemezse Ne Olur?Eşlerden Biri Boşanmak İstemezse Hakim Boşanmaya Karar Verir Mi?Eşim Boşanma Davası Açtı Ben Boşanmak İstemiyorum Dava Uzar Mı? Çekişmeli Boşanma Anlaşmalı Boşanmaya Döner Mi?Anlaşmalı Boşanmadan Vazgeçmek Mümkün Mü?Boşanma Davası Reddedilirse Tekrar Dava Açılabilir Mi?Boşanma Davasında Karşı Dava Açılabilir Mi? Eşlerden Biri Boşanmak İstemezse Ne Olur ? Bu makalemizde eşlerden biri boşanmak istemezse sorusuna yanıt bulmaya çalışacağız. Boşanma davaları iki şekilde açılmaktadır. İlk olarak eğer taraflar boşanma ve diğer konularda mutabık kalmışlarsa bu durumda “anlaşmalı” boşanma davasından söz edilir. Ancak taraflar bazen boşanma konusunda anlaşsa dahi evlilik birliğinin getirdiği diğer konularda anlaşmaları mümkün olmaz veyahut taraflardan biri boşanmak da istemeyebilir. Eşlerden biri boşanmak istemezse ancak diğer taraf evlilik birliğini devam ettirmek isterse boşanmak isteyen taraf, boşanma davasını “çekişmeli” olarak açması gerekmektedir. Eşler Arasında Çekişmeli Boşanma Sebepleri Nelerdir? Eşler boşanmada mutabık oldukları halde Çocukların velayeti , malların paylaşımı , nafaka , tazminat , ziynet eşyaları’ gibi konularda uzlaşamamış olabilirler. Bunlar çekişmeli boşanma sebepleri olarak karşımıza çıkabilir. Bu durumda tarafların anlaşmalı boşanma davası açmada bir hukuki yararları bulunmayacaktır. Çünkü her ne kadar taraflar boşanmayı isteseler dahi eşlerden ikisi de çocukların velayetini isteyebilir. Veyahut eş nafaka isterken diğer eş nafaka hususunu kabul etmeyebilir. Bu durumda tarafların açması gereken dava Çekişmeli Boşanma Davası’dır. Çekişmeli boşanma davasında eşlerin ikisi de iddia ve taleplerini ileri sürebilir. Mahkeme yargılama sonucunda iddialara ve iddiaların dayandığı delillerin ispat edilebilme durumlarına bakarak bir karar vermesi gerekmektedir. Çekişmeli boşanma sebepleri dikkate alınarak her somut olaya özel bir boşanma dava dilekçesi hazırlanmalı ve uzman bir avukat yardımından yararlanılmalıdır. Aksi halde telafisi güç zararların ortaya çıkmasına sebebiyet verilebilir. Eşlerden Biri Boşanmak İstemiyorsa Dava Devam Eder Mi ? Eşlerden biri boşanmak istediğinde boşanma isteyen eşin açabileceği bir adet boşanma davası vardır. Bu boşanma çeşidi İhtilaflı / Çekişmeli Boşanma davasıdır. Taraflardan biri bu davayı açtığı takdirde eşlerden biri boşanmak istemiyorsa dahi bu davaya iştirak etmek zorundadır. Boşanmak istemeyen taraf davaya katılmadığı takdirde boşanma davası onun yokluğunda ilerlemeye devam edecektir. Bu durumda boşanmak istemeyen aleyhine bir sonuç doğuracağı kaçınılmazdır. Boşanma davasının mahkemece reddedilmesini isteyen taraf bu davanın haksız olduğunu elindeki delil ve belgeler ile ispatlamak, mahkemenin bu doğrultuda bir karar vermesini sağlamak zorundadır. Boşanmak istemeyen tarafın boşanma davası süresince sessiz kalması, yargılamanın herhangi bir aşamasına dahil olmaması onun lehine bir durum sağlamayacağı gibi onun yokluğunda karar alınmasına da imkan verecektir. Boşanmak istemeyen tarafın bu şekilde davadan kaçması, eline geçen tebligatları almaması onun davadan haberdar olmadığı sonucunu doğurmayacaktır. Bu yüzden boşanmak istemeyen tarafın işlemlerini boşanma avukatı ile yürütmesi son derece önemlidir. Eşlerden biri boşanmak istemiyorsa davanın devam edip etmeyeceği hususunu açıkladık. Boşanma davası nasıl açılır? adlı makalemizi incelemek için linke tıklayabilirsiniz. Kadın Boşanmak İstemezse Ne Olur? Yukarıda da bahsedildiği üzere boşanmak istemeyen tarafın kadın veya erkek olması sonucu değiştirmeyecektir. Makalemizde de kadın erkek ayrımı yapılmamış olup eşlerden biri, taraflardan biri’ kavramları kullanılmıştır. Görülmektedir ki boşanmak isteyen tarafın ya da boşanmak istemeyen tarafın kadın olması dava açıldığı tarihten itibaren bir önemi bulunmamaktadır. Kadın boşanmaz istemezse sorusu ile erkek boşanmak istemezse sorusunun cevabı birbirinden farklı olmayıp aynı sonucu doğurmaktadır. Tarafların elinde olan doneler, belgeler hangi olayları hangi şekilde ispat edildiği, tanıkların beyanları dikkate alınarak bir hüküm kurulacaktır. Eşlerden Biri Boşanmak İstemezse Hakim Boşanmaya Karar Verir Mi? Eşlerden biri boşanmak istemezse fakat diğer eş boşanmak isterse her iki tarafın da bu sebepleri detaylı bir şekilde dilekçelerine yazması gerekir. Eşlerden biri boşanmak istemezse dahi boşanmak istemeyen tarafın ağır kusurları mevcutsa, boşanmanın gerekli olduğunu gösterir haklı sebepler varsa bu durumda boşanma gerçekleşir. Ancak boşanmak isteyen taraf, karşı tarafın kusurlu olduğunu ya da boşanmada haklı sebeplerinin olduğunu ileri sürse dahi bu iddiaları ileri süren taraf bu iddiaları ispatlamak ile mükelleftir. İddialar ispatlanmadığı takdirde ya da taraflar yeterli delil ileri sürmedikleri takdirde hakimde yeterli kanaat oluşturmayacağı için boşanmaya karar vermemesi de söz konusu olabilir. Eşlerden biri boşanmak istemezse bile boşanma dava dilekçesi tarafına ulaştığında bu durumda 2 haftalık süre içerisinde cevap vermelidir. Cevap dilekçesinde evlilik birliği içerisinde daha az kusurlu olduğunu, dava dilekçesinde yer verilen olayların dilekçede bahsedildiği gibi değil daha farklı şekillerde cereyan etmiş ise o olayları anlatması gerekmektedir. Anlattığı olayları da deliller ile desteklemesi gerekmektedir. Bu durumda mahkeme boşanmak istememenin haklı bir zeminde olduğuna kanaat getirerek bu durumda tarafların boşanmasına karar vermeyerek , karşı tarafın açmış olduğu boşanma davasının reddedecektir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus İlk Derece Mahkemesi’nin kararları bir üst mahkemeye taşınabilmektedir. Boşanmak isteyen eş haksız bulunup boşanma davası reddedilse dahi burada bir üst mahkeme olan İstinaf ve Yargıtay’a başvurması son derece mümkündür. Bu durumda yargılama henüz sonuçlanmamıştır. Boşanmak istemeyen tarafın da bu dilekçelere yanıt vermesi gerekmektedir. Ancak tam tersi bir durum da söz konusu olabilir. İlk derece mahkemesi boşanmaya karar vermişse boşanmak istemeyen taraf bu durumu hukuka aykırı bulabilecektir. Bu durumda da ilk derece mahkemesinin kararını bir üst mahkemelere taşıması da son derece mümkündür. Kararları bir üst mahkemeye taşırken KARAR kısmında yazan sürelere riayet etmemiz gerektiği de gözden kaçırılmamalıdır. Eşim Boşanma Davası Açtı Ben Boşanmak İstemiyorum Dava Uzar Mı? Taraflar boşanma hususunda ve çocukların velayeti , malların paylaşımı , nafaka , tazminat , ziynet eşyaları gibi konularda mutabık kalamadıkları takdirde anlaşmalı boşanamayacakları için süreç uzamış olacaktır. Dilekçelerin teatisi , delillerin değerlendirilmesi , tanıkların dinlenmesi , mahkemenin kararlarının üst merciiye taşınması gibi hususlar her ne kadar kısaymış gibi bahsedilse de bu süreler oldukça uzundur. Yani eşlerden biri boşanmayı istememesi veya boşanmayı istediği halde diğer hususlarda anlaşamaması durumunda uzun ve sancılı bir yargılama sürecine girilecektir. Tarafların anlaşmalı boşanmaması, boşanma davası açısından bir nevi dava sürecinin uzaması anlamına gelmektedir. Özetle eşim boşanma davası açtı ben boşanmak istemiyorum dava uzar mı sorusunun cevabı her somut olaya göre değişmektedir. Çekişmeli Boşanma Anlaşmalı Boşanmaya Döner Mi? Çekişmeli boşanma anlaşmalı boşanmaya döner mi sorusunu kısaca açıklayacağız. Çekişmeli boşanma davası çok uzun ve yorucu bir süreçtir. Taraflar bu sürecin belli bir aşamasına geldikleri takdirde hayatlarına devam etmek adına sulh olma uzlaşma yolunu seçmeleri son derece mümkündür. Bu durumda taraflar anlaşmış oldukları konuları son derece detaylı bir şekilde açıkladıkları bir dilekçenin altına imza atarak bu belgeyi mahkemeye ibraz etmelidirler. Bu durumda ibraz edecekleri belge ile hakim karar verecek ve boşanma davası nihayete erecektir. Anlaşmalı Boşanmadan Vazgeçmek Mümkün Mü? Anlaşmalı boşanmadan vazgeçmek mümkündür. Şöyle ki taraflar uzlaşmış oldukları çeşitli konularda dava sırasında ya da daha mahkemeye çıkmadan vazgeçebilirler. Bu durumda eğer taraflar yeni bir protokol sağlanamıyorsa bu durumda boşanma davası anlaşmalıdan çekişmeliye dönecektir. Boşanma Davası Reddedilirse Tekrar Dava Açılabilir Mi? Boşanma davası reddedilirse tekrar dava açılabilir mi? Eşlerden birinin açmış oluğu boşanma davası reddedildiği takdirde boşanmak isteyen eş eski vakıalara dayanarak yeni bir dava açması söz konusu değildir. Ancak taraflar arasında boşanma davası reddedildikten sonra, boşanmaya sebebiyet verecek başka olaylar yaşanabilir. Boşanma davası reddedildikten sonra boşanmaya sebebiyet verebilecek yeni olaylar vücut bulduğu takdirde boşanmak isteyen taraf bu sebeplere bağlı olarak bir boşanma davası açabilecektir. Ayrıca boşanmak istemeyen taraf da boşanma davası reddedildikten sonra meydana gelen olaylardan ötürü boşanmak isteyebilecektir. Bu durumda ilk davada boşanmak istemeyen tarafın boşanma davası reddedilirse tekrar dava açabilir. Boşanma Davasında Karşı Dava Açılabilir Mi? Boşanma davasında karşı dava açılabilir mi?Boşanma davası sürerken boşanmak istemeyen taraf fikir değiştirerek boşanmak isteyebilir. Bu durumda yapılması gereken Karşı Dava açmaktır. Karşı dava açıldıktan sonra ilk açılan dava ile birleştirilir ve bu iki dava da birlikte görülmeye başlanır. Hakim bu iki davada bulunan vakıalara ve delillere ve delillerin ispatlanış biçimine bakarak bir karar vermesi gerekir. Kararın eksik olduğu düşünüldüğü durumlarda bir üst mahkemeye taşınmasında boşanma avukatı yardımcı olacaktır. Bu yazımızda yer alan konu başlıkları şu şekildedir Boşanma Davası İstinaf Dilekçesi Davacı YönündenEsas Yönünden Başvuru SebeplerimizAffetme Nedeniyle Ret Edilen Davaya İtirazTanık Beyanlarına İtirazSes Kaydı Delilinin Hukuka Aykırı Bulunmasına İtirazYoksulluk Nafakası Yönünden Başvuru SebeplerimizMaddi ve Manevi Tazminat YönündenVekalet Ücreti YönündenSonuçTalep KısmıBoşanma Davası İstinaf Dilekçesi Davalı YönündenEsas Yönünden Başvuru SebeplerimizSonuçTalep KısmıBoşanma Davası İstinaf Dilekçesi Davacı Yönünden ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ İLGİLİ HUKUK DAİRESİ’NE Sunulmak Üzere ADANA AİLE MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’NE DOSYA NOİSTİNAF KANUN YOLUNABAŞVURAN DAVACIİstinaf yoluna başvuranın isim, soyisim, baro sicil numarası ve adres bilgileri girilir.VEKİLİİstinaf başvurusu avukatla gerçekleştiriliyorsa, avukatın isim, soyisim, baro sicil numarası ve adres bilgileri girilir.DAVALIAleyhine istinaf yoluna başvurulanın isim, soyisim, baro sicil numarası ve adres bilgileri girilir.VEKİLİAleyhine istinaf yoluna başvurulanın vekili varsa bilgileri girilir.DAVA ÖZETİDava dilekçesinde yer alan konular özetlenir.KARAR ÖZETİYerel mahkemenin verdiği karar özetlenir.TEBELLÜĞ TARİHİKararın size tebliğ edildiği tarih ve son itiraz sürenizi burada belirtebilirsiniz.BAŞVURU SEBEBİAdana 3. Aile Mahkemesince verilen … tarih, … Esas ve … Karar sayılı kararın istinaf incelemesi neticesinde bozulması veyahut kaldırılarak davamızın kabulüne karar verilmesi talebimizdir. AÇIKLAMALAR Sayın mahkemenizce yapılan … tarihli duruşma da kısa karar yüzümüze karşı tefhim olunarak istinaf yoluna başvuru süremiz başlamıştır. Bunun üzerine tarafımıza tebliğ edilen gerekçeli karar ile süremiz başlamıştır. Süresi içerisinde itirazlarımızı ve istinaf sebeplerimizi sunuyoruz. Esas Yönünden Başvuru Sebeplerimiz Davacı müvekkilim ve davalı evliliklerinin ilk günlerinden itibaren fikri ve ruhi anlaşmazlıklar yaşamışlardır. Yaşadıkları çevre ve yetişme tarzları bakımından anlaşamayacaklarını anlamışlardır. … tarihinde tarafımızca açılan boşanma davasında, kararın verildiği tarihe kadar herhangi bir anlaşma yahut yakınlaşma, barışma anlamında herhangi bir gelişme olmamıştır. Taraflar boşanma davası açılmadan evvel evlerini ayırmış ve ayrı yaşamaya başlamışlardır. Geçen bunca zaman içerisinde taraflar arasında barışmanın olmaması davacı müvekkilimin boşanma yönünde kararlı olduğunun göstergesi olmasına rağmen bu şekilde bir karar verilmesi haksız ve hukuka aykırıdır. Tarafların 25 aydır ayrı yaşaması süresince de, dava açıldığı sırada 17 yaşında olup, dava süresinde 18 yaşına giren müşterek kızları Ayça ise bu durumdan herhangi bir şekilde etkilenmemiştir. Hem annesi ile hem de babası ile ayrı olmak üzere yaşantısı da devam etmektedir. Müşterek çocuğun da farkında olduğu gibi bu evliliğin yürütülmesi söz konusu olamaz. Çünkü hiçbir çocuk zorla yürütülen bir evliliğin, mutsuz bir anne babanın çatısı altında düzgün bir psikoloji ile yetişemez. Taraflar arasındaki huzursuzluğa, tartışmalara en çok şahit olan ise tanıklarımızdan biri olan, müvekkilin teyzesidir. Müvekkil davacı ile davalının tartışmaları neticesinde teyzesinin evinde kalmıştır. Taraflar arasındaki huzursuzluğa şahit olan Ayşe, beyanlarında da bunu dile getirmiş ancak bu detaylar hiçbir şekilde önemsenmeden karar verilmiştir. Halbuki, gerekçeli kararın 2. sayfasının gerekçe kısmında da davacı müvekkilimin tanıklarının beyanlarında anlaşamadıklarını, boşanmak istediğini dile getirdiği yazılmıştır. Buradaki çelişkiden de belli olacağı gibi tarafların anlaşamadığı ortada iken mahkemenin, davacı müvekkilim adına kararlı olmadığı kanısı yerinde değildir. Kaldı ki boşanmak için illa elle tutulur somut bir delilin olması gerekmez, tarafların anlaşamaması da bir boşanma sebebidir. Mahkeme bu kararı verirken uzman raporundan yararlanmıştır. Ancak uzman raporunun alınmasının sebebi müşterek çocuk Ayça’nın 18 yaşından küçük olmasıdır. Alınan raporda müvekkilim, öncelikle çocuğunun mutluluğunu düşünerek babası ile kalabileceğini, okula devam ederken düzeninin bozulmasını istemediğinden ılımlı şekilde yaklaşmış ancak boşanmakta herhangi bir kararsızlığın olduğunu dile getiren cümleler kurmamıştır. Alınan raporun yorumlanmasındaki hata ise mahkemenin bu yönde haksız bir karar vermesine sebebiyet vermiştir. Müvekkilim boşanma konusunda hiçbir zaman geri adım atmamıştır. Affetme Nedeniyle Ret Edilen Davaya İtiraz Örnek 1 Gerekçeli kararda tarafların her ne kadar ayrı yaşamaları süresinde ortak paylaşımda bulundukları ifade edilmiş ise de; bu paylaşım sadece müşterek çocuk ayça için söz konusu olmuştur. Bu paylaşımın barışmak adına yapılan bir görüşme olmadığı alenen ortadadır. Davacı müvekkilin barışma gibi bir isteği olsa idi kendisi ve kızı adına yeni bir düzen kurmak için çaba göstermezdi. Boşanma konusunda davacı müvekkil kesin ve net bir tavır içindeyken aksi kanaate varılması itiraz sebeplerimiz arasındadır. Davacı müvekkil kurmuş olduğu düzende mutludur. Ayrı yaşadıkları 2 yıl içerisinde davalı ile ilgili duygu ve düşüncelerinde herhangi bir değişiklik olmamıştır. Bu evliliğe zaten zaman içerisinde birden fazla kez şans tanınmıştır. Dava dilekçemizde de belirttiğimiz gibi; müvekkilin hasta olduğu zamanlarda davalının ilgisizliği, müvekkili kısıtlaması, şiddet uygulamış olması, tartışmalar sonucunda evden ayrılıp teyzesine gitmesi ve akabinde yeniden evliliği kurtarmak için evine dönmesi gibi verilecek birçok örnek bu evliliğe şans tanındığını göstermektedir. Ancak taraflar arasında duygusal bağın, saygının kalmaması yürütülecek olan bir evliliğin en bütün eksiklerindendir. Bunların yanı sıra taraflar arasında cinsel birliktelik de evlerini ayırmadan önce son bulmuştur. Örnek 2 Sayın Mahkeme, “…davadan sonraki ve yargılama aşamasında tarafların bir araya geldikleri, böylece birbirlerine karşı olan davranışlarında hoşgörü iradesi ortaya koydukları…” şeklinde gerekçelendirerek davanın reddine karar vermiştir. Oysaki, Sayın Mahkemenin gerekçesini oluşturan husus davalı tarafından ispatlanabilmiş değildir. Yeminli olarak dinlenen davacı tanıklarının üçü de tarafların bir araya gelmediklerini beyan etmişlerdir. Davalının öz çocuğu olmakla yeminsiz dinlenen tek tanığı sadece duyuma dayalı tanıklıkta bulunmuştur. Davalı annesinden duyduklarını aktarmıştır. Tarafları, iddia edildiği gibi cezaevi ziyaretinde ya da tahliyeden sonra bir arada görmemiştir. Davalının öz çocuğu olması ve görgüye dayalı tanıklığı olmaması sebebiyle davalının tek tanığının ifadesi ve davalının beyanlarını karara gerekçe yaparak Sayın Mahkeme hataya düşmüştür. Davalı taraf bu iddiasını hiçbir maddi delille ispatlayamadığı gibi tanığı da görgü tanığı değildir. Tanık Beyanlarına İtiraz Davalı tarafın göstermiş olduğu tanıklar bu zamana kadar tarafların müşterek evlerine sürekli gelen-giden yahut, dışarıda da olsa iç içe olan birileri değildir. Haliyle yapmış oldukları tanıklığın kabul edilebilir bir yanı bulunmamaktadır. Hiçbir şekilde evliliğin içerisinde olan tartışmalara şahit olmadıkları gibi bununda bilincinde olabilecek yakınlığa sahip değillerdir. Ses Kaydı Delilinin Hukuka Aykırı Bulunmasına İtiraz Adana Aile Mahkemesi … tarihli kararı ile davamızı reddetmiş, kararın gerekçesi ise; “Davacı taraf her ne kadar davalı kadının sadakatsiz davranışlarda bulunduğuna ilişkin CD’yi dosyaya ibraz etmiş ise de; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2011/2-7/2 Esas 2011/70 Karar sayılı İçtihadının üzerine tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun “ispat hakkı” başlığını taşıyan 189. maddesinin 2. fıkrasında yer alan; Hukuka aykırı olarak elde edilmiş olan deliller mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate alınamaz.” hükmü ile açıkça hukuka aykırı olarak elde edilmiş delillerin ispat gücü olamayacağı kabul edilmiştir. Yerel mahkemece ses kaydının hukuka aykırı delil olarak kabul edilmesi ve gerekçeye esasa alınmaması hatalıdır. Bu konudaki detaylı istinaf dilekçesini inceleyin. Yoksulluk Nafakası Yönünden Başvuru Sebeplerimiz Aşağıda kadına yoksulluk nafakası bağlanmaması kararına itiraz beyanları yer almaktadır. Somut durumdaki konumunuza göre burayı es geçebilirsiniz. İlgili Mahkeme müvekkil hakkında, “davalı kadının boşanma sonrası yoksulluğa düşmeyeceği kanaatine “ varıldığından bahisle ve tamamen soyut ve eksik gerekçeyle yoksulluk nafakası talebimizi reddetmiştir. Bu karar usul ve yasaya aykırıdır. Şöyle ki; Yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim gibi zorunlu giderlerini karşılamayacak düzeyde olan kişilerin yoksul kabul edilmesi gerekir. Aldığı ücret kendisini yoksulluktan kurtarmayacak ve insanca yaşayıp geçinme olanağı sağlamayacak düzeyde olan eş, diğer yasal koşulların bulunması halinde yoksulluk nafakası talep edebilir. Hemen belirtmek gerekir ki, Hukuk Genel Kurulu’nun yerleşik kararlarında asgari ücret düzeyinde gelire sahip olunması, kira geliri bulunan bir eşin ailesiyle birlikte kalması DAHİ yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmemiştir. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU 2010/ 2-371 ESAS 2010/ 364 KARAR SAYILI KARARINDA “… Önemle belirtilmelidir ki, asgari ücretle çalışılıyor olması, yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu değildir. Aldığı ücret kendisini yoksulluktan kurtarmayacak ve insanca yaşayıp geçinme olanağı sağlamayacak düzeyde olan eş, diğer yasal koşulların bulunması halinde yoksulluk nafakası talep edebilir. O halde, yerel mahkemenin karşı davacı kadın lehine yoksulluk nafakası hükmedilmesi gerektiğine ilişkin direnme kararı yerindedir…” denilmektedir. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU 2007/ 3-641 ESAS 2007/623 KARAR SAYILI KARARINDA, “… Kendi evini kiraya verip ailesinin yanında kalan ve başka geliri bulunmayan kadının yoksul olmadığı kabul edilemez..” denilmektedir. Yine, YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ 2004/ 10323 ESAS 2004/ 10219 KARAR SAYILI KARARINDA, “… Boşanma anındaki şartlara göre değerlendirme yapılmalıdır. Asgari ücret düzeyinde gelir sahibi olmak yoksulluk nafakası bağlanmasına engel teşkil etmez. Dosya kapsamında davacı kadının boşanma ile yoksulluğa düşeceği anlaşılmaktadır. Uygun yoksulluk nafakasına karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddi isabetsizdir.” denilmektedir. Dolayısıyla yukarıda verilen kararlara bakılacak olursa, asgari ücretle çalışanı, aldığı ücret yoksulluktan kurtarmayacak ve insanca yaşayıp geçinme olanağı sağlamayacak düzeyde olan eşe bile yoksulluk nafakası bağlanabileceği belirtilmiştir. Kaldı ki müvekkil çalışmamakta ve herhangi bir geliri ve mal varlığı da bulunmamaktadır. Müvekkilimiz açısından uygun bir yoksulluk nafakası takdiri gerekmektedir. Maddi ve Manevi Tazminat Yönünden Aşağıda tazminat miktarının az bulunmasına dair itiraz beyanları yer almaktadır. Somut durumdaki konumunuza göre burayı es geçebilirsiniz. Tazminat konusunda müvekkil yerel mahkeme tarafından yaşadığı manevi yıpranmanın ve maddi yorgunluğun karşılığını görememiştir. Yukarıda kısaca açıkladığımız hususlar ve istinaf başvurumuzun istinaden yerel mahkeme dosyasının mündericatından maddi ve manevi tazminat konusunda yerel mahkeme kararının tatminkar olmadığı Sayın Bölge Adliye Mahkemesi’nce anlaşılacaktır. Nitekim; Müvekkil manevi olarak hüsrana uğramış, acı ve elem içinde psikolojik çöküntüler yaşamıştır. Gerçekleşen bu duruma göre şu zamana kadarki sunulan tüm deliller beyanlar, tanık beyanlarına bakılacak olursa, karşı tarafın gerçeği yansıtmayan beyanlar ile mahkemeyi sürekli biçimde yanıltma yoluna gittiği, bunu sırf müvekkile herhangi bir ödeme gerçekleştirmemek için yaptığı açıktır. Yine sunduğumuz raporlar ve belirttiğimiz deliller dairesinde müvekkilin sağlık problemi olduğu yerel mahkeme gerekçeli kararında yer almasını rağmen hastalığın konusu ve süreci açıklanmamıştır. ki bu husus hastane raporlarıyla sabit olmasına rağmen kusur takdir edilirken veyahut deliller ve gerekçeler kararda belirtilirken hiç değinilmemiştir. Söz konusu bu husus dahi kararın eksik ve hukuka aykırı olduğunu göstermektedir Müvekkili evliliklerinin ilk başlarından itibaren darp ettiği ve yine sürekli müvekkili aşağıladığı ve hakaretlerde bulunduğu, evlilik birliği içerisinde müvekkil istememesine rağmen müvekkili kendi ailesinin yanına bırakıp terk ettiği, davalı kocanın evlilik birliği içerisinde birden fazla yabancı kadınla gönül ilişkisi olduğu ancak boşanma sürecinde bir kadın ile imam nikahlı olarak yaşamaya başladığı bu nedenle sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği ve aldattığı ortadır. Tüm bu gerçekler karşısında; Ağır kusurlu olan kocanın mali içtimai durumunun gözetilerek müvekkil lehine davasının kısmi kabulü kanaatine varılması bizce hiçbir şekilde hakkaniyete sığmamaktadır. Nitekim müvekkil yararına TL maddi ve TL manevi tazminata hükmedilmesi, usul ve yasaya ve yine hakkaniyete aykırıdır. Yüksek mahkeme kararlarında dahi böyledir. Toplanan delillerden boşanmaya sebep olan olaylarda maddi ve manevi tazminat isteyen müvekkilin diğerinden daha ziyade kusurlu olmadığı anlaşılmaktadır. Boşanma sonucu az kusurlu eş, en azından diğerinin maddi desteğini yitirmiştir. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak, müvekkil yararına uygun miktarda maddi tazminat verilmelidir. Öte yandan boşanmada ağır ve eşit kusurlu olmayan müvekkil için, boşanmaya sebep olan olaylar kişilik haklarına saldırı teşkil ettiğinden hakkaniyet prensibi de göz önünde bulundurularak uygun miktarda manevi tazminata da hükmedilmesi gerekir. Vekalet Ücreti Yönünden Ayrıca tarafımıza Vekalet ücreti de takdir edilmemiştir. Bu hususta hukuka ve hakkaniyete aykırı olup, tarafımız lehine vekalet ücreti takdiri gerekmektedir. Sonuç NETİCETEN; Evlilik birliğinin devamında ahlaki ve sosyal hiçbir faydanın kalmadığı, evlilik birliğinin devamında ısrarın tarafları zorlamak, onları manen yıkma sonucunu doğuracağı apaçık ortadadır. Yerel mahkeme kararının onanmasıyla tarafların hak ve özgürlüklerinin kısıtlanacağı bilinmelidir. Bütün saydığımız sebepler neticesinde ortada sürdürülebilir bir evliliğin olmadığı açıktır. Her ne kadar mahkeme davacı müvekkilimin kesin ve net bir karara haiz olmadığını ifade etmiş ise de müvekkil mahkeme esnasında da boşanmak istediğini dile getirmiştir. Barışma isteği olan bir insanın 2 yıl boyunca ayrı kalıp, ev tutup düzenini kurması da hayatın olağan akışına aykırıdır. Sayın mahkemenin vermiş olduğu “davanın reddi” sebebi ile eşler tekrar bir araya gelerek aile birlik ve beraberliklerini sağlayamayacak derece birbirinden uzaklaşmış ve dürüstlüklerini kaybetmiştir. İşte tüm bu sebepler doğrultusunda mahkemenin vermiş olduğu karara karşı itiraz etme zaruretimiz hasıl olmuştur. Talep Kısmı HUKUKİ NEDENLER TMK, HMK, ilgili kanun maddeleri, her türlü delil ve ilgili mevzuat. Aşağıda yer alan sonuç ve talep kısmında birçok ihtimale karşı çeşitli talepler yer almaktadır. Bu talepler içerisinden sizin somut olayınızla benzerlik gösterenleri seçiniz ve kullanınız. SONUÇ VE TALEP Yukarıda belirtilen sebepler ve gerekçelerle kamu düzeninden olan hususlar da dikkate alınarak yerel mahkeme tarafından verilen hükmün kaldırılması, bozulması veya yeniden incelenmesi suretiyle; İstinaf talebimizin davacı müvekkil lehine olacak şekilde KABULÜNÜ;Davalı kadın eş lehine hükmedilen tazminat kararının kaldırılarak asıl davamızın ve tazminat taleplerimizin kabulünü,Karşı davanın reddini,Davalı kadın lehine hükmedilen yoksulluk nafakasının kaldırılmasını, Sayın Heyet aksi görüşte ise süre ile sınırlandırılmasını,Yargılama giderleri ile ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesini, Vekaleten, arz ve talep ederim. Buraya dilekçeyi sunacağınız tarihi giriniz. Saygılarımla,İstinaf Kanun Yoluna Başvuran Davacı Vekili Boşanma Davası İstinaf Dilekçesi Davalı Yönünden ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ İLGİLİ HUKUK DAİRESİ’NE Sunulmak Üzere ADANA AİLE MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’NE DOSYA NOİSTİNAF KANUN YOLUNABAŞVURAN DAVALIİstinaf yoluna başvuranın isim, soyisim, baro sicil numarası ve adres bilgileri girilir.VEKİLİİstinaf başvurusu avukatla gerçekleştiriliyorsa, avukatın isim, soyisim, baro sicil numarası ve adres bilgileri girilir.DAVACIAleyhine istinaf yoluna başvurulanın isim, soyisim, baro sicil numarası ve adres bilgileri girilir.VEKİLİAleyhine istinaf yoluna başvurulanın vekili varsa bilgileri girilir.DAVA ÖZETİDava ve cevap dilekçelerinde yer alan konular özetlenir.KARAR ÖZETİYerel mahkemenin verdiği karar özetlenir.TEBELLÜĞ TARİHİKararın size tebliğ edildiği tarih ve son itiraz sürenizi burada belirtebilirsiniz.BAŞVURU SEBEBİAdana Aile Mahkemesince verilen … tarih, … esas ve … karar sayılı kararın istinaf incelemesi neticesinde bozulması veyahut kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi talebimizdir. AÇIKLAMALAR Esas Yönünden Başvuru Sebeplerimiz Sayın yerel mahkemece … tarihli duruşmada davacı tarafın DAVASININ KABULÜNE ve davalı müvekkil ile davacı tarafın BOŞANMALARINA dair karar verilmiştir. Öncelikle belirtmek gerekirse; sayın yerel mahkemenin vermiş olduğu iş bu karar hukuki dayanaktan yoksun, usul ve yasaya aykırıdır. Davacı taraf işbu boşanma davasını açmakla kötü niyetli hareket etmiştir. Evlilik birliği içerisinde, davacı tarafın, davalı müvekkilime atfedeceği hiçbir kusur bulunmamaktadır. Dava dosyası incelendiğinde görüleceği üzere; davacı taraf tam kusurlu olup iş bu boşanma DAVASININ REDDİ gerekmekte iken; boşanma DAVASININ KABULÜNE dair verilen karar yerinde bir karar değildir. Yargıtay Dairesi tarihli 2013/24527 Esas 2014/7694 Karar sayılı ilamında “Mevcut olaylara göre, evlilik birliğinin devamı, eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki; bu sonuca, tamamen davacının yukarıda açıklanan kusurlu tutum ve davranışlarıyla ulaşılmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Tam kusurlu eşin ise, dava hakkı yoktur. Bu durumda, davanın reddi gerekirken, yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.” Yargıtay kararları incelendiğinde de görüleceği üzere; tam kusurlu eşin açmış olduğu boşanma davasının reddi gerekmektedir. İş bu sebepten ötürü tam kusurlu olan davacı tarafın açmış olduğu Boşanma Davasının Reddine dair karar verilmesi gerektiği kanaatindeyiz. İşbu davaya ilişkin olarak tarafların evlilik birliği içerisinde yaşamış oldukları, davaya yansıyan olayların akışı, şu şekilde gerçekleşmiştir Burada somut olaylara dair kısa bir özet yapabilirsiniz. Sonuç Yukarıda izah edilen tüm sebepler birlikte değerlendirildiğinde; Davacı tarafın, evlilik birliği içerisinde ailenin hem maddi hem de manevi olarak hiçbir ihtiyacına destek olmadığı, müvekkil ve çocuklarını desteğinden yoksun bıraktığı, müvekkilin sık sık bir miktar altınlarını çaldığı, müvekkilin “geri almak” koşulu ile verdiği birikimlerinin geri vermediği gibi müvekkilden habersiz veyahut onun onay vermediği yerlerde kullandığı, müvekkile sık sık hem fiziksel hem de psikolojik şiddet uyguladığı apaçık ortadadır. Davacı tarafın tam kusurlu olmasından ötürü sayın yerel mahkemece verilen DAVANIN KABULÜNE, TARAFLARIN BOŞANMASINA dair karar hukuka ve usule aykırı bir karar olup, DAVANIN REDDİ gerekmektedir. Talep Kısmı SONUÇ VE İSTEM Yukarıda belirtilen sebepler ve gerekçelerle kamu düzeninden olan hususlar da resen dikkate alınarak yerel mahkeme tarafından verilen hükmün kaldırılması, bozulması veya yeniden incelenmesi suretiyle; İstinaf talebimizin KABULÜNE, Davacının DAVASININ REDDİNE,Mahkeme aksi kanaatteyse, boşanma gerçekleşecek ise;Müvekkil için her ay TL Yoksulluk Nafakasına Hükmedilmesine ve davacıdan tahsiline,Müvekkil lehine, davacı aleyhine TL Maddi TL Manevi Tazminata Hükmedilmesine ve davacıdan tahsiline,Müşterek çocuk reşit olmayan için aylık 500,00 TL İştirak Nafakasına Hükmedilmesine ve davacıdan tahsiline,Yerel mahkeme kararının incelenerek, davalı müvekkil lehine “hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden karar verilmek üzere yerel mahkemeye gönderilmesine” şayet mahkeme aksi kanaatte ise, dosyanın incelenerek yerel mahkeme hükmünün kaldırılmasına ve davalı müvekkil lehine hüküm kurulmasına, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini saygıyla vekaleten arz ve talep ederiz. İstinaf Talebinde Bulunan

boşanma davasında kadın nasıl haksız olur